tag:blogger.com,1999:blog-22907422432243537342024-03-28T02:01:40.998+03:00Kadınca DünyaKadınlara ait bir dünyaya hoş geldiniz. Kadınca Dünya ile kadın yaşamına dair tüm konuları sizde takip edin. Size özel kadınca bir yaşam. VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.comBlogger6660125tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-31854211884969166402024-03-25T22:28:00.006+03:002024-03-25T22:30:30.888+03:00Gerilim tipi baş ağrısı 7 yaşında başlıyor!<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr_bB5lrqgkZA3GgI-UquGcYLxGc_6EW7Xcp2-mN2lIxlcDC-OGtLRViqxtsQ0nbsIDJjI4eSbla8WiFlWCBZnCgWqPIauoMd9QMBW08xUedcPpUcExbuK9Yw88i34L0R-l7Fk54J3b7orUrTiXfHV9GBIV85okEvA2IX5l9eywiJv5CXGstPy1hw4kOBC/s800/cocuk-basagrilari.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Gerilim tipi baş ağrısı 7 yaşında başlıyor!" border="0" data-original-height="516" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhr_bB5lrqgkZA3GgI-UquGcYLxGc_6EW7Xcp2-mN2lIxlcDC-OGtLRViqxtsQ0nbsIDJjI4eSbla8WiFlWCBZnCgWqPIauoMd9QMBW08xUedcPpUcExbuK9Yw88i34L0R-l7Fk54J3b7orUrTiXfHV9GBIV85okEvA2IX5l9eywiJv5CXGstPy1hw4kOBC/s16000/cocuk-basagrilari.jpg" title="Gerilim tipi baş ağrısı 7 yaşında başlıyor!" /></a></div><b>Çocuklarda az uyku ve fazla ekran migrene neden oluyor!</b></div><div><br /></div><div>Baş ağrılarının çocukluk yaş grubunda yaşam boyu görülme sıklığının 25-93 arasında değişmekte olduğunu ifade eden uzmanlar, ergenlik döneminde kızların daha çok baş ağrısı çektiğini söylüyor. Çocuklarda en sık görülen akut tekrarlayıcı baş ağrısının migren olduğunu dile getiren Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaşından sonra yüzde 5’lere çıkıyor.” dedi.</div><div><br /></div><div>Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde migrenin nedenlerinin daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar ve okul problemleri olduğunu söyledi.</div><div><br /></div><div>Üsküdar Üniversitesi NP İstanbul Hastanesi Çocuk Nöroloğu Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, çocuklarda baş ağrısı konusunda bilgi verdi.</div><div><br /></div><div><b>Ergenlikte kızların başı daha çok ağrıyor</b></div><div><br /></div><div>Baş ağrılarının çocukluk yaş grubunda en sık hastaneye başvuru yapılan nörolojik bozukluklar olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Baş ağrılarının çocukluk çağında yaşam boyu görülme sıklığı yüzde 25-93’dürr. 7 yaşına kadar kız ve erkek oranı eşit. Ergenlikte ise bu oran kız çocuklarında artıyor.” diye konuştu.</div><div><br /></div><div>Çocuklarda baş ağrısının semptomlarının yetişkinlerden farklı olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Yüzde 6-15’i ciddi bir nörolojik duruma bağlıdır.” dedi.</div><div><br /></div><div><b>Birincil baş ağrıları migren ve gerilim tipi</b></div><div><br /></div><div>Baş ağrıları sınıflandırılmasının 2’ye ayrıldığını, birincil yani primer baş ağrılarının; migren, gerilim tipi baş ağrısı, trigeminal otonomik sefaljiler ve diğer primer baş ağrısı bozuklukları olduğunu kaydeden Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, ikincil yani sekonder baş ağrılarının ise; sinüzit, üst solunum yolu enfeksiyonları, diş çürükleri, santral sinir sistemi infeksiyonları (menejit, beyin dokusu iltihabı), hidrosefali, tümörler, yalancı beyin tümörleri, beyin kanamaları, travma sonrası görüldüğünü kaydetti. Ayrıca hipertansiyonun çocuklardaki baş ağrısının önemli bir nedeni olduğunu da belirtti. </div><div><br /></div><div><b>Çocuklarda da migren görülür mü?</b></div><div><br /></div><div>Çocuklarda en sık görülen primer (birincil) akut tekrarlayıcı baş ağrısının migren olduğunu söyleyen Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Migren görülme sıklığı 7 yaşa kadar yüzde 2,5 iken, 10 yaştan sonra yüzde 5’lere çıkıyor.” dedi.</div><div><br /></div><div>Erişkinlerin aksine çocuklarda migrene bağlı baş ağrısının iki taraflı olabildiğini belirten İçağasıoğlu, 5-15 yaş arası her 9 çocuktan birinde görülen migrenin nedenlerinin daha az uyku, daha fazla TV veya bilgisayar, toplumda daha fazla güvensizlik duygusu, daha fazla şiddet ve okul problemleri olduğunu ifade etti. Çocuklarda migren baş ağrısının ortalama 2-72 saat arasında sürdüğünü, aktivite ile kötüleştiğini ya da aktiviteden kaçınmaya neden olduğunu, ağrıya bulantı ve kusmanın eşlik ettiğini ifade etti.</div><div><br /></div><div><b>Çocuklarda Vertigo (Baş Dönmesi) Migren Atağı olabilir mi?</b></div><div><br /></div><div>Çocuklarda baş dönmesinin migren atağı olabileceğine işaret eden Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Herhangi bir uyaran olmaksızın kendiliğinden başlayan, bilinç kaybı yapmayan dakikalar ve saatler içinde kendiliğinden düzelen şiddetli baş dönmesi ataklarıdır. Bu duruma, bir veya her iki gözde istemsiz titreme hareketi, kol ve bacaklardaki kas kontrolünü kaybetmeye neden olan koordinasyon eksikliği (ataksi), kusma ve solgunluk durumu da eşlik eder.” dedi. ayrıca baş dönmesinin beyin tümörünün bir bulgusu olabileceğini de belirtti. </div><div><br /></div><div><b>Migralepsi nedir?</b></div><div><br /></div><div>Çocuklarda görülen migralepsinin migren aurasının bir saat içinde epileptik nöbete dönüştüğü klinik olayı tanımladığını dile getiren Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Baş ağrısı nöbetin tek belirtisidir. Ağrının spesifik bir klinik özelliği yoktur. Ağrı genellikle birkaç saniye ile birkaç dakika sürer. Nadiren saatlerce sürebilen ağrılar olabilir. Migren veya gerilim tipi baş ağrısını taklit eden bir durum söz konusu.” diye konuştu. </div><div><br /></div><div><b>Gerilim tipi baş ağrısı kaç yaşında başlıyor?</b></div><div><br /></div><div>Çocukluk yaş grubunda gerilim tipi baş ağrısının görülme sıklığının yüzde 5-72 gibi geniş bir aralığa sahip olduğunu da kaydeden Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, “Başlangıç yaşı ortalaması 7 yaştır. 30 dakika ile 7 gün arasında sürüyor. Bu tip baş ağrısında zonklama, bulantı, kusma, fotofobi, fonofobi ve aura yoktur. Gerilim tipi baş ağrısı psikososyal faktörler ve anksiyeteyle tetikleniyor.” dedi.</div><div><br /></div><div><b>Düzenli ve yeterli uyku ve dengeli beslenme baş ağrılarını önlüyor</b></div><div><br /></div><div>Baş ağrısında akut atak tedavisinin; sessiz bir odada dinlenme veya uyuma, mümkün olan en erken dönemde ve uygun dozda ilaç tedavisi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dilara Füsun İçağasıoğlu, düzenli ve yeterli uyku, düzenli ve yeterli yemek ve sıvı alımı, düzenli egzersiz, gevşeme ve stresin azaltılmasının da tedavide uzun süreli olumlu etkilerine işaret etti. </div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-56291514876775383642024-03-23T17:34:00.000+03:002024-03-23T17:34:39.192+03:00Biyolojik saatinizi geri çevirin<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgsQxE8crVFt_3FwMfLTZZKmv0-QJReAxO721pbk3jh5Shi5ZSomXWYzMI2hTBCTPTTALoARYkf9Hzbp65ZNCWGpUl6Q08bA24FKLKrreEdIQv48syn3wnP1o3G82wxlVDJRJbdRrUIfBez9kCQ5NiHnoiyk9f-X3vulKKL_c2R4vDhxOENgoX4HvOqQQ=s800" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Biyolojik saatinizi geri çevirin" border="0" data-original-height="450" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEgsQxE8crVFt_3FwMfLTZZKmv0-QJReAxO721pbk3jh5Shi5ZSomXWYzMI2hTBCTPTTALoARYkf9Hzbp65ZNCWGpUl6Q08bA24FKLKrreEdIQv48syn3wnP1o3G82wxlVDJRJbdRrUIfBez9kCQ5NiHnoiyk9f-X3vulKKL_c2R4vDhxOENgoX4HvOqQQ=s16000" title="Biyolojik saatinizi geri çevirin" /></a></div><b>Nüfus cüzdanınızda yazan rakamı boş verin… Kaç yaşında olduğunuzu doğum yılınız değil seçimleriniz belirliyor. Ve iyi haber: Biyolojik yaşınızı geri çevirmek mümkün! </b></div><div><br /></div><div>Bilim insanlarının geliştirdiği biyolojik yaşı gösteren “yaş saati (iAge)”ne yönelik görüşlerini paylaşan Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, enflamasyonla mücadele için önerilerini paylaştı.</div><div><br /></div><div>Bilim insanları biyolojik yaşınızı gösteren bir ‘yaş saati’ geliştirdi. Vücuttaki enflamasyonu ölçerek yaşlanmayla ilişkili sağlık sorunlarına yakalanma olasılığınızı gösteren yaş saati sayesinde, kalp ve damar hastalıklarına yakalanma, ileride Alzheimer gibi nörodejeneretif hastalıklar geliştirme riskinizin olup olmadığını öğrenmek mümkün.</div><div><br /></div><div>Yaş saati iAge’i geliştiren ekip, Stanford Üniversitesi tarafından yürütülen ve yaşlanma ile bağışıklık sistemi arasındaki ilişkiyi araştıran kapsamlı bir projede (1000 Immunomes Project) yer alan, yaşları 8 ile 96 arasında değişen 1000 kişinin kan örneklerini analiz etti. Böylece kronik enflamasyonun işaretlerinin insanlar yaşlandıkça nasıl değiştiğini gözlemleme fırsatı buldular. </div><div><br /></div><div>Araştırmacılar katılımcıların kronolojik yaşları, sağlık durumları ile cihazın algoritmasını bir araya getirerek kronik enflamasyonu en belirgin şekilde işaret eden markörleri tespit ettiler. Bunların içinde CXCL9 adlı bir proteinin sistemik enflamasyonu işaret eden en güçlü markör olarak ön plana çıktığı görüldü. Kan damarlarının iç yüzeyinde üretilen bu protein kalp hastalığı riskiyle olan ilişkisi ile bilinir. </div><div><br /></div><div><b>Yaşlanmadan Yaş Almak </b></div><div><br /></div><div>Çalışmanın en çarpıcı kısmı şuydu: Bilim insanları iAge’i geliştirdikten sonra artık sıra test aşamasına gelmişti. Bulgularını ileri yaşta olan 19 kişi üzerinde denediler. Katılımcıların en genci 99 yaşındaydı. iAge ile katılımcıların biyolojik yaşlarını ölçüldüğünde hepsinin de biyolojik yaşlarının çok daha genç olduğu görüldü. Cihaza göre, bu asırlık çınarlar gerçekte olduklarından 40 yıl kadar daha gençtiler! Çalışmayı yürütenler elde edilen veriyi şöyle yorumladı; kronik enflamasyon markörleri düşük olanlar çok daha uzun yaşıyordu. </div><div><br /></div><div>Bilim insanları uzun zamandır bir kişinin ne kadar sağlıklı olduğunu anlamak, ileride karşılaşacağı hastalıkları öngörebilmek için yaş saati kavramı üzerine kafa yoruyor. Biyolojik yaşı ölçmek aşina olduğumuz bir kavram aslında, ama enflamasyonu bir markör olarak kullanan ilk yaş saati iAge. Daha önceki yıllarda geliştirilmiş olan yaş saatleri gen ifadesindeki değişiklikleri gösteren markörleri baz alıyordu.</div><div> </div><div><b>Koruyucu Hekimliğin Yükselişi</b></div><div><br /></div><div>“iAge’i geliştiren ekibin de altını çizdiği gibi biyolojik yaşı ölçmek için epigenetik markörlerden yola çıkmak son derece karmaşık ve zorlu bir yol” diyen Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş’a göre, vücuttaki kronik enflamasyonu tespit ederek biyolojik yaşı ölçmek çok daha basit, çok daha kolay bir yöntem. Daha da önemlisi kronik enflamasyon önlenebilir, kontrol altına alınabilir bir durum. Aktaş, “Bu araştırma sayesinde kimin risk altında olduğu tespit edilip, kronik enflamasyonla savaşan müdahalelerle kişinin daha uzun, daha sağlıklı bir yaşam sürmesi sağlanabilir” diyor. </div><div><br /></div><div>Dr. Ümit Aktaş ayrıca koruyucu hekimliğin gün geçtikçe önem kazanmasının, bu yaklaşımı destekleyecek teknolojilerin geliştirilmesinin hiç de şaşırtıcı olmadığını söylüyor ve ekliyor: “Özellikle kronik hastalıklar söz konusu olduğunda hastalık ortaya çıktıktan sonra yapılan müdahalenin işe yaramadığı, sadece ilaç reçete etmek üzerine şekillenen tıp anlayışının yolda kaldığı aşikâr! iAge gibi teknolojiler geleceğin tıbbının evrildiği yönü göstermesi açısından da çok önemli. Artık hastalık gelişmeden, ortaya çıkmadan durdurmak, ileri yaşları sağlıkla karşılamak istiyoruz.”</div><div><br /></div><div>“Yanlış yolda ilerleyen 40’lı yaşlarında bir hasta düşünün, ona biyolojik yaşının aslında 60 olduğunu gösterip bunu geri çevirmenin mümkün olduğunu söylediğinizde doğru beslenmek, doğru seçimler yapmak konusunda çok daha istekli olacaktır” diyen Dr. Aktaş, sözlerine şöyle devam ediyor: “Evet, yakın gelecekte bir erken uyarı sistemine sahip olabiliriz ama hâlihazırda kronik enflamasyonu önlemenin biyolojik yaşı geri çevirmenin, uzun ve sağlıklı yaşamanın sırrına vakıfız; sağlığın sırrı sofranızdan geçiyor!”</div><div><br /></div><div>Dr. Ümit Aktaş, enflamasyonla mücadele için önerilerini ise şöyle sıralıyor: </div><div><br /></div><h2 style="text-align: left;">ENFLAMASYONLA SAVAŞAN 8 ÖNERİ</h2><div><b><br /></b></div><div><b>1. İşlenmiş yiyeceklerden uzak durun:</b> Cipslerden hazır çorbalara, ketçaplara kadar tüm işlenmiş yiyeceklerden uzak durun. Bu çöp yiyeceklerin içindeki kimyasallar bağışıklık sistemini alevlendirerek kronik enflamasyona neden olur. </div><div><br /></div><div><b>2. Ekmekten, tatlıdan vazgeçin:</b> Şeker ya da sistemin şeker olarak algıladığı ekmek, makarna gibi karbonhidratlar vücutta daha fazla insülin hormonu üretilmesine neden olur. İnsülin ise enflamasyonu tetikler. Genetiğine müdahale edilmiş modern buğdayın içindeki gluten molekülünün önce bağırsaklarda, ardından tüm sistemde kronik enflamasyona neden olduğunu unutmayın. </div><div><b><br /></b></div><div><b>3. Trans yağları hayatınızdan çıkarın:</b> Margarinler doğada bulunmayan, bağışıklık sisteminin tanımadığı ve bir düşman olarak algıladığı trans yağlardır. Uzak durun! Ay çiçek yağı ve mısır özü yağı gibi sağlıklı bellediğiniz yağlar da üretim aşamasında yüksek ısılara maruz kaldıkları için trans yağlar, kanserojen maddeler içerirler. Bu yağların vücutta kronik enflamasyona neden olduğunu gösteren onlarca, yüzlerce bilimsel yayın mevcut. </div><div><br /></div><div><b>4. Zeytinyağı bir sağlık mucizedir: </b>Zeytinyağı içindeki oleik asitle enflamasyonu önler, kalp ve damar sağlığını korur. Mutlaka soğuk sıkım sıkım zeytinyağını tercih edin.</div><div><b><br /></b></div><div><b>5. Antienflamatuar güçleri unutmayın:</b> Pazı, ıspanak gibi yeşil yapraklı sebzeleri, soğan, sarımsak, domates ve bamyayı sofranızdan eksik etmeyin. Hepsi de kronik enflamasyonla savaşan birer süper güçtür.</div><div><b><br /></b></div><div><b>6. Kollajen zengini beslenin: </b>Kemik suyu, paça ve işkembe çorbasında bulunan kollajen bağırsak bütünlüğünü korur. Böylece toksik maddeler kan dolaşımına sızamaz. Bağırsak geçirgenliğinin bozulması kronik enflamasyona zemin hazırlar. </div><div><b><br /></b></div><div><b>7. Sofranızdan fermente gıdaları eksik etmeyin:</b> Bol bol ev yoğurdu, turşu, sirke tüketin. Fermente besinlerle vücudumuza aldığımız dost bakteriler ve bağışıklık sistemi devamlı iletişim halindedir. Dost bakterilerin yokluğunda çoğalan zararlı bakteriler vücutta enflamasyona neden olur. </div><div><b><br /></b></div><div><b>8. Omega-3 tüketiminizi artırın:</b> Kronik enflamasyonla savaşta omega-3 yağ asitleri en etkili silahınız, en zengin omega-3 kaynağı ise yağlı balıklardır. Sardalyenin, palamut balığının bol olduğu dönemlerden faydalanın. Bitkisel omega-3’leri de unutmayın. Bol bol ceviz, badem, fındık yiyin. </div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-56836134860518485572024-03-23T17:33:00.001+03:002024-03-23T17:33:59.804+03:00Ramazanda sloganınız her öğün sebze olsun<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNosCfCEIb9PZYPAIdv7FmHx4S0l8SqWKxJpMquxErGXrJv6hCaNin1w7BqkEy0p5yNXwmezDPuzHDMlPPBHl-yd5Clmb-7ZvrNeyP3K5B3XBaIaYFYcslazQPlW9vB7eWmz9nhNgofvdO/s1600/Ramazanda+slogan%25C4%25B1n%25C4%25B1z+her+%25C3%25B6%25C4%259F%25C3%25BCn+sebze+olsun.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="488" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNosCfCEIb9PZYPAIdv7FmHx4S0l8SqWKxJpMquxErGXrJv6hCaNin1w7BqkEy0p5yNXwmezDPuzHDMlPPBHl-yd5Clmb-7ZvrNeyP3K5B3XBaIaYFYcslazQPlW9vB7eWmz9nhNgofvdO/s1600/Ramazanda+slogan%25C4%25B1n%25C4%25B1z+her+%25C3%25B6%25C4%259F%25C3%25BCn+sebze+olsun.jpg" /></a><b>Koronavirüs salgını nedeniyle bu ramazan ayını evde karşılıyoruz. </b><br />
<br />
Sağlığımızı korumak için daha da özen göstermemiz gereken bu dönemde doğru beslenmenin ipuçlarını DoktorTakvimi.com uzmanlarından Diyetisyen Burak Alifaki veriyor.<br />
<br />
Düzenli ve yeterli beslenme sağlık için olmazsa olmaz. Ancak ramazanda sahur ve imsak arasında 17 saati bulan, çok uzun süreli bir açlık söz konusu. Üstelik beslenme uzmanları 3 saatte 1 beslenmeyi öneriyor. Peki, oruç tutarken nasıl doğru besleneceğiz? Sorunun yanıtın Diyetisyen Burak Alifaki veriyor. Açlık süresini daha fazla uzatmamak için mutlaka sahura kalkılması gerektiğinin altını çizen Dyt. Alifaki, sofrada ise sadece sağlıklı seçimlere yer verilmesini öneriyor.<br />
<br />
<b>Sahurda protein tüketimi sizi tok tutar</b><br />
<br />
“Sahurda meyve suları, aşırı çay ve kahve tüketiminden uzak durun. Baharatlı yemekler, aşırı yağlı besinler, kızartmalar tercih etmeyin” diyen Dyt. Alifaki, kahvaltılıklarla yapılan sahurun daha doğru bir seçim olacağını ifade ediyor.<br />
<br />
Dyt. Alifaki, diğer önerilerini ise şöyle sıralıyor: “Sofranızda yumurta, peynir, süt, yoğurt mutlaka bulundurun. Proteinler sizi daha tok tutacaktır. Sofranıza domates, salatalık ve yeşillikler ekleyin. Böylece hem vitamin, mineral alır hem de lif içeriğiyle tokluk sürenizi uzatmış olursunuz. Aynı zamanda su tüketiminin ve besin alımının sınırlanmasıyla oluşabilecek kabızlığa karşı da sizi koruyacaktır. Sloganımız şu; her öğün sebze! Sahur öğününüze meyveler ve fındık, badem gibi kuru yemişler de ekleyebilirsiniz. Hem lif alımını arttırmış olur hem de sağlıklı yağlar tüketmiş olursunuz. Sahurda pilav, makarna, börek tarzı ağır karbonhidratlardan uzak durun. Bunların yerine tam tahıllı ekmek, yulaf tercih edebilirsiniz.”<br />
<br />
Sahurdan önce su içildiğinde sahurda tüketilmesi gereken miktar gıdanın alınamayabileceğini hatırlatan Dyt. Burak Alifaki, önceliğin sahurda alınması gereken enerjinin tam olarak karşılanması olduğunu, bu nedenle suyun sahur sonunda içilmesini öneriyor.<br />
<br />
<b>Orucunuzu sohbet eşliğinde açın, iftarınızı yavaş yavaş yapın</b><br />
<br />
İftar saati yaklaştıkça kan şekerinin düşmesine bağlı olarak açlık da artabilir. Bu da iftarda çok fazla yemeye neden olabilir. “Sofra sizin, istediğiniz her şeyi yiyebilirsiniz ama yavaş yavaş” diyen Dyt. Burak Alifaki, iftarın hurma, zeytin, su ile açılmasının ardından çorba içilmesinin ve biraz dinlenmenin daha doğru olacağını anlatıyor. 15 dakika sürecek bu dinlenmenin sohbete ayrılabileceğini, ardından da ana yemeklere geçilebileceğini söyleyen Dyt. Alifaki, bu molanın nedenini ise şöyle açıklıyor: “Beynimizdeki hipotalamus bezinde bir tokluk merkezi bulunur ve bu merkez 15 dakika geç uyarılır. Belki fiziken düşündüğünüz kadar aç değilsiniz, 15 dakika bekleyerek ihtiyacınızdan fazla yemek yememiş olursunuz.”<br />
<br />
Dyt. Burak Alifaki, iftarda da tıpkı sahurda olduğu gibi ağır ve çok yağlı yemeklerden, kızartmalardan, hamur işlerinden uzak durulması gerektiğinin altını çiziyor. Dyt. Alifaki, çorbanın yanında ızgara, fırın veya sulu et yemeklerinin, az yağlı hazırladığınız sebze yemekleri veya sebze haşlamaların, yoğurt, ayran, salata tüketiminin sağlıklı ve besleyici olacağını anlatıyor. “Ramazan pidesini es geçmeyin. Sıcak sıcak alıp afiyetle yiyin ama az tüketin” diyen tatlı tüketimi için ise acele edilmemesini, çünkü bu isteğin belki 15 dakika sonra geçebileceğini belirtiyor.<br />
<br />
<b>Ara öğünleri es geçmeyin</b><br />
<br />
Oruç tutarken ara öğünlerin atlamaması gerektiğini söyleyen Dyt. Alifaki, “İftarla sahur arasında ara öğün yapabilirsiniz. Ara öğünü meyve ve kuru yemişler eşliğinde yapmak son derece sağlıklı bir tercih olacaktır. Tatlı isteğinizi bu öğünde giderebilirsiniz. Ancak bu isteğin her gün giderilmesine izin vermeyin, haftada 1-2 gün tatlı tüketimi oldukça yeterlidir. Hafif, sütlü veya meyveli tatlılar tercih edin. Ancak normalde yiyeceğiniz 2 dilim baklava yerine 1 dilim baklava tüketmek de kötü bir adım sayılmaz” diyor.<br />
<br />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-68536104983075000542024-03-23T17:33:00.000+03:002024-03-23T17:33:04.006+03:00Ramazan’da 6 sağlıklı beslenme önerisi<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhY-IPQFZIqNYnSWVzXWYCRe5Ef60ehKQcoHzlagXtFuntKXM1yQQo4cDq9z0wwoM9tnNKOcUJB71v7SzZ-9lL_uDHWsjJ2QQROyLATYKCP7vZCKWEgV8W8-mstUnUBPrIABiOlJYw9h6T/s800/Ramazan%25E2%2580%2599da+6+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+beslenme+%25C3%25B6nerisi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Ramazan’da 6 sağlıklı beslenme önerisi" border="0" data-original-height="400" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhY-IPQFZIqNYnSWVzXWYCRe5Ef60ehKQcoHzlagXtFuntKXM1yQQo4cDq9z0wwoM9tnNKOcUJB71v7SzZ-9lL_uDHWsjJ2QQROyLATYKCP7vZCKWEgV8W8-mstUnUBPrIABiOlJYw9h6T/s16000/Ramazan%25E2%2580%2599da+6+sa%25C4%259Fl%25C4%25B1kl%25C4%25B1+beslenme+%25C3%25B6nerisi.jpg" title="Ramazan’da 6 sağlıklı beslenme önerisi" /></a></div><b><br /></b></div><div><b><span style="font-size: medium;">Ramazan ayında oruç tutmanın sağlık açısından da faydaları var. </span></b></div><div><br /></div><div>Fakat bu faydayı görebilmek için süreci iyi yönetmek gerektiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuba Örnek, “Bunun için öncelikle herhangi bir sağlık problemimiz olmamalı, sahurda mutlaka bir öğün yapmalıyız, iftarda ağır ve dengesiz beslenmemeliyiz” dedi. </div><div><br /></div><div>Sağlıklı beslenme ve yeterli fiziksel aktivite ile geçirilen oruç tutma sürecinin insanı gereksiz kilo alımından da koruduğuna dikkat çeken Anadolu Sağlık Merkezi Beslenme ve Diyet Uzmanı Tuba Örnek, “COVID-19 salgını sebebiyle bağışıklık sistemimizi güçlü tutmayı önemsiyoruz. Bu yüzden yetersiz beslenerek tutulan oruçların da aşırı beslenerek tutulan oruçların da bizi virüse karşı zayıf düşüreceğini unutmamalıyız” diyerek 6 beslenme önerisinde bulundu. </div><div><br /></div><div><ul style="text-align: left;"><li>Dehidratasyonu (Vücudun susuz kalması) önlemek için oruç öncesi ve sonrası yaklaşık 2 litre su tüketin.</li></ul><ul style="text-align: left;"><li>Aşırı kaloriye sebep olabilecek şekerli, kremalı, kaymaklı, kızartılmış ağır yiyeceklerden, salam, sucuk, sosis gibi işlenmiş yağlı yiyeceklerden, asitli, şekerli içeceklerden uzak durun.</li></ul><ul style="text-align: left;"><li>Sahurda yavaş sindirilen ve gün boyu etkisini sürdürebilecek lifli besinleri tercih edin. Sebze, meyve ve lifli ekmekler en önemlilerindendir. Aynı zamanda kahvaltı tarzında olup protein içeren peynir ve yumurta tüketin. </li></ul><ul style="text-align: left;"><li>İftarda yemeğe 2-3 tane hurma ile başlanmak uygundur. Hurma karbonhidrat, posa, potasyum ve magnezyumun iyi bir kaynağıdır. Sonrasında çorba ile hafif bir başlangıç yapıp dinlenerek ve yavaş çiğneyerek fazla baharatlı olmayan kızartılmadan ve az tuzlu yapılmış ana yemeğe geçilebilir. Yemeğinize tam tahıllar eşlik edebilir. Salata ve yoğurt her iftar yemeğinizde bulunsun. Sebze ve salatalarınızı çeşitlendirin.</li></ul><ul style="text-align: left;"><li>Kafeinli içeceklerin (çay, kahve vb) tüketimini sınırlayın. Çünkü bunlar diüretik etkiye sahiptir. Yani vücuttan sıvı kaybına sebep olurlar. Çay-kahvenin iftardan sonra fazla tüketimi su içmeyi unutturabiliyor, dikkat!</li></ul><ul style="text-align: left;"><li>İftardan 2 saat sonra meyve ile birlikte süt/yoğurt/kefir tüketin. Ceviz, fındık, bademi de 1 avuç kadar tüketebilirsiniz.</li></ul></div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-53085068310675226632024-03-23T17:32:00.000+03:002024-03-23T17:32:15.165+03:00Düşük sperm sayısı gebelik şansını böyle düşürüyor!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGK-qn09HM7bo3fCMDm7vBOqXox0PsjRCytBE4gHAqxtt8BfJXsp4qfh11xoFQue-9TntKc0A6ibceSC7nu7J_nm9AuCPBAZy51gomff7E3Onyochp7xzvg4YpWc2c45gnbOYfER6HY9XNGft5svsWo9bSRpHqOGmkdsyM1o5TQiMDOp0E_wWGtrfsEw/s800/D%C3%BC%C5%9F%C3%BCk%20sperm%20say%C4%B1s%C4%B1%20gebelik%20%C5%9Fans%C4%B1n%C4%B1%20d%C3%BC%C5%9F%C3%BCr%C3%BCyor!.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Düşük sperm sayısı gebelik şansını düşürüyor!" border="0" data-original-height="422" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgGK-qn09HM7bo3fCMDm7vBOqXox0PsjRCytBE4gHAqxtt8BfJXsp4qfh11xoFQue-9TntKc0A6ibceSC7nu7J_nm9AuCPBAZy51gomff7E3Onyochp7xzvg4YpWc2c45gnbOYfER6HY9XNGft5svsWo9bSRpHqOGmkdsyM1o5TQiMDOp0E_wWGtrfsEw/s16000/D%C3%BC%C5%9F%C3%BCk%20sperm%20say%C4%B1s%C4%B1%20gebelik%20%C5%9Fans%C4%B1n%C4%B1%20d%C3%BC%C5%9F%C3%BCr%C3%BCyor!.jpg" title="Düşük sperm sayısı gebelik şansını düşürüyor!" /></a></div><br /><div>Çocuk sahibi olmak isteyen çiflerin 3’de 1’in de düşük sperm sayısına rastlanıyor. Normal bir erkekte mili-litrede ortalama 15 milyon veya üzeri sperm hücresi bulunuyor, düşük sperm sayısından bahsedebilmek için ise bu rakamın 15 milyon sperm hücresinin altına düşmesi gerekiyor. Bu kapsamda konu ile ilgili Prof. Dr. Yücel Karaman açıklamada bulundu...</div><div><br /></div><div>Sağlıklı bir hamileliğin belirleyici kriterleri arasında yeterli sayıda sağlıklı sperm rezervinin bulunması gerekiyor. Erkeklerdeki kısırlık problemlerinin büyük çoğunluğunu oluşturan düşük sperm sayısı ise çiftlerin bebek sahibi olma kararlarını ertelenmesine neden oluyor. Çiftlerin, düşük sperm sayısı hakkında bilgi sahibi olmadığını bu yüzden karamsarlığa kapılarak tedavi olmayı ertelediklerini belirten <u><b>Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yücel Karaman</b></u>, ‘’Erkeklerde sperm sayısının düşüklüğü spermiyogram testi ile belirlenir. Düşük sperm sayısı ise doğal yollarla gebe kalmayı zorlaştırır. Sperm sayısı ve hareketliliği kadar, sperm hücrelerinin yapısı da bu süreçte oldukça önemlidir. Dolayısıyla çocuk sahibi olamayan çiftlerin yüzde 25’inde erkeğe bağlı sperm bozukluklarına rastlanıyor’’ diye belirtti. </div><div><br /></div><div>Çocuk sahibi olmak isteyen çiflerin 3’de 1’in de düşük sperm sayısına rastlanıyor. Normal bir erkekte mili-litrede ortalama 15 milyon veya üzeri sperm hücresi bulunuyor, düşük sperm sayısından bahsedebilmek için ise bu rakamın 15 milyon sperm hücresinin altına düşmesi gerekiyor. Günümüzde giderek artan vakalar arasında yer alan düşük sperm sayısının sistemik hastalıklar, yaşam biçimi ve çevresel faktörlere bağlı olarak meydana geldiğini belirten Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Yücel Karaman, sperm sayısını artırmada en etkin yolun, bilinen sebeplerin tedavi edilmesi ve kişilerin yaşam tarzını iyileştirmekten geçtiğini belirtti.</div><div><br /></div><div><b>Düşük sperm sayısı, hamilelik ihtimalini düşürüyor!</b></div><div><br /></div><div>Oligospermi olarak adlandırılan düşük sperm sayısının kişinin partnerinin yumurtalarını dölleme ihtimalini düşürdüğü için hamilelik şansını da büyük oranda etkiliyor. Bu kapsamda Prof. Dr. Yücel Karaman, “Spesifik belirtiler vermeyen bu durum aynı zamanda cinsel fonksiyonlarda problem olarak da kendini belli ediyor. Örneğin, cinsel performansta düşüklük ya da erekte olmakta güçlük çekmek bu konuda erkeklere önemli ipuçları veriyor. Bunlara ek olarak testislerde şişlik ve acı, hormonlarda dengesizlik, vücuttaki kıl sayısındaki anormal azalmalar da düşük sperm sayısına işaret ediyor. Eğer kişi bu belirtileri yaşıyor ve bir seneden beri korumasız ilişki olmasına karşın hamilelik oluşmuyorsa, mutlaka uzman bir hekime başvurmalıdır” dedi.</div><div><br /></div><div><b>Sperm sayısını artırmak mümkün mü?</b></div><div><br /></div><div>Sperm üretiminin karmaşık bir süreç olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yücel Karaman, “Spermin üretilmesi için hipotalamus ve hipofiz bezlerinin normal şekilde çalışması ve testislerin sağlıklı olması gerekir. Eğer bu süreç sağlıklı işlemezse sperm sayısı düşeceğinden partnerinin de hamile kalma olasılığı azalır. Ancak gelişen tedavi yöntemleri, sperm düşüklüğü yaşayan erkeklerin kolaylıkla çocuk sahibi olmasına imkan sağlıyor. Tüplerdeki sorun cerrahi operasyonla, enfeksiyonlar antibiyotikle, hormon dengesizlikleri hormon tedavisi ve medikal ilaçlarla çözülebiliyor. Tüm bunlara ek olarak yardımcı üretkenlik teknolojisi (ART) da kullanılabilir. Bu sürecin en sağlıklı şekilde ilerlemesi içinse erkeğe büyük bir rol düşüyor. Sigara tüketmemek, alkolü azaltmak, stresi yönetmek, fazla kilolardan kurtulmak, doğru beslenmek, toksinlerden uzak durmak sperm sayısının artmasında etkili oluyor” dedi.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-42128944146762202632024-03-23T17:31:00.000+03:002024-03-23T17:31:45.743+03:00Bekarlık değil evlilik sultanlıkmış<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1nnLrLrR_vbMCSuJzX8xHTdfj6Grsgr7gKPy0oMinchrh6kJeSUI_2T3HH9M16elfjUK7qsY-_h24XMKx0495Z0YCLwptLAQMvC9cq7z_h-x7I-ov2Z-BI7tLl00w3N7TsfptTsjat-9Z/s1600/Bekarl%25C4%25B1k+sultanl%25C4%25B1k+de%25C4%259Filmi%25C5%259F.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh1nnLrLrR_vbMCSuJzX8xHTdfj6Grsgr7gKPy0oMinchrh6kJeSUI_2T3HH9M16elfjUK7qsY-_h24XMKx0495Z0YCLwptLAQMvC9cq7z_h-x7I-ov2Z-BI7tLl00w3N7TsfptTsjat-9Z/s16000/Bekarl%25C4%25B1k+sultanl%25C4%25B1k+de%25C4%259Filmi%25C5%259F.jpg" /></a><b><span style="color: black;">Evlilikle ilgili yapılan tartışmaların sonu gelmiyor. Bir taraf evliliğin hayata olumsuz etkilerinden bahsetse de araştırmalar aslında evliliğin hayat kurtardığını ortaya koyuyor. </span></b><br />
<br />
Evliliğin hem kalp sağlığı yönünden, hem de kalp krizine bağlı ölümleri azaltması açısından kalbe iyi geldiği söyleyen Liv HOSPITAL Kalp Sağlığı Kliniği’nden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu, evliliğin yararlarından bahsetti.<br />
<br />
Evlilik hem kadında hem de erkeklerde kalp krizi riskini azaltıyor. Daha önce yayınlanmış bazı çalışmalarda, evliliğin kalp hastalıkları yönünden riski azaltıcı etkisi gösterilmişti ama bunlar daha çok erkek hastalar üzerine yoğunlaşmıştı. ‘Europan Journal of Preventive Cardiology’ de yayınlanan yeni araştırmaya göre hem kadın hem de erkeğin akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirli oranda azaldığı ortaya çıktı.<br />
<br />
<b>Bekarlık sultanlık değilmiş</b><div><b><br /></b>
Finlandiya’da yapılan bu araştırmaya göre her iki cinsiyette ve tüm yaş gruplarında, evli olanlarda akut koroner olaya bağlı bir kalp krizi ve ölüm olasılığının belirgin olarak azaldığı vurgulanıyor. Özellikle orta yaşlı evli ve birlikte yaşayan çiftlerde akut olaydan sonraki süreç çok daha olumlu seyrediyor. Araştırmada 1993 ile 2002 arasında kalp krizi geçirmiş 15.300 hasta incelendi. Bu hastalardan 7.700’ü ilk 28 gün içinde hayatını kaybetti. Bekar olan erkeklerde kalp krizi gelişme ihtimali evli olanlara göre yüzde 58-66 daha yüksek bulundu. Kadınlarda da bu oran yüzde 60-65 daha yüksek saptandı.<br />
<br />
Kalp krizine bağlı ölüm oranlarının ise bekar olanlarda çok daha yüksek olduğu gözlendi. Bekar erkeklerde kalbe bağlı ölüm oranı evli erkeklere göre yüzde 60-68 daha yüksek saptanırken bekar kadınlarda bu oran yüzde 71 daha fazlaydı. Bekarlığın sultanlık olmadığını bu çalışmayı referans göstererek vurgulamak yanlış olmaz. Sağlıklı bir kalp için önce kalbi sevgi ve aşkla dolduracak bir eş bulmak önemli. <br />
<br />
<b>İşte nedenler</b></div><div><b><br /></b>
• Yalnız yaşayan insanın yemek alışkanlıkları ve hayat düzeni sağlıklı olmaz. Ayrıca günün getirdiği zorlukları da paylaşacağı bir eşi olmaması nedeniyle hayatın yükünü tek başına omuzlar. <br />
<br />
• Birlikte yaşayan çiftler birbirlerine özen gösteriyorlarsa, hem yemek alışkanlıkları daha sağlıklı olur, hem de bir hastalık ile karşı karşıya kaldıklarında daha titiz bir bakım sağlanır.<br />
<br />
<table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; text-align: right;"><tbody>
<tr> <td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifLAKA8iNk4c2G8XQki4jSEVJuFoNVSigUFGOK-WtfWcM2dJ03B18UyTSyW4fck6E96sioIfVRYd_sx4C8ddthlyvj6BrrqKeC2FtgBMYzZ6cK3yRuvqouB-S1SdQcACfE1YrfI99dGG8E/s1600/Doc.+Dr.+Alp+Burak+CATAKOGLU+Kardiyoloji+Uzmani%EF%80%A2Girisimsel+Kardiyoloji.JPG" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" height="200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEifLAKA8iNk4c2G8XQki4jSEVJuFoNVSigUFGOK-WtfWcM2dJ03B18UyTSyW4fck6E96sioIfVRYd_sx4C8ddthlyvj6BrrqKeC2FtgBMYzZ6cK3yRuvqouB-S1SdQcACfE1YrfI99dGG8E/s1600/Doc.+Dr.+Alp+Burak+CATAKOGLU+Kardiyoloji+Uzmani%EF%80%A2Girisimsel+Kardiyoloji.JPG" width="158" /></a></td></tr>
<tr> <td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span style="font-size: x-small;"><i>Kardiyoloji Uzmanı <br />
Doç. Dr. Alp Burak Çatakoğlu</i></span></td></tr>
</tbody></table>
• Çiftler el ele yürüyüşlere de çıkıyor, günlük egzersizlerini yapabiliyorlarsa sonuçlar kalp sağlığı yönünden daha da başarılı olur. Sağlıklı bir kalp için mutlu ve sevgi dolu bir evlilik artık reçetelerimize yazılabilir.<br />
<br />
• Bekar insanların sosyo-ekonomik düzeyi daha düşük olabilir. <br />
<br />
• Evli insanların ekonomik düzeyi daha iyi, daha sağlıklı yaşıyorlar, sosyal çevreleri var ve destek alma ihtimalleri daha yüksek.<br />
<br />
• Evli çiftlerin ambulans çağırmaları daha kolay oluyor. Evli insanların hem hastane hem de eve çıktıktan sonraki süreçlerinde bakım ve tedavileri daha başarılı oluyor. Bekar veya yalnız yaşayanların sağlıkları ile takipleri yetersiz kalabiliyor. Günlük ilaç takibi, kolesterol düşürücü veya tansiyon ilaçların düzenli alımı aksayabiliyor. <br />
<br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-82789772406309879992024-03-21T19:04:00.006+03:002024-03-21T19:05:54.251+03:00Doğru beslenirseniz oruç sağlık verir <div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_EMdfALWAlP6nxkWMebMAH3I4BRxMiaSRBDsPBiab92ekI4qYYjRl8iEIhyphenhyphenFmcv3lOW0Q4TfmONMQDNOpIlMHtc9e7C6SbG_wevz9jQ8TT6PX1DU9JbBK5_Ku79IhkCvWvelVf3Qrp6cTFXkfiTNhUKgQmLyNolO98qXUFplTOLMIO5jevxWTsBvyXaXd/s831/Do%C4%9Fru%20beslenirseniz%20oru%C3%A7%20sa%C4%9Fl%C4%B1k%20verir.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Doğru beslenirseniz oruç sağlık verir" border="0" data-original-height="555" data-original-width="831" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh_EMdfALWAlP6nxkWMebMAH3I4BRxMiaSRBDsPBiab92ekI4qYYjRl8iEIhyphenhyphenFmcv3lOW0Q4TfmONMQDNOpIlMHtc9e7C6SbG_wevz9jQ8TT6PX1DU9JbBK5_Ku79IhkCvWvelVf3Qrp6cTFXkfiTNhUKgQmLyNolO98qXUFplTOLMIO5jevxWTsBvyXaXd/s16000/Do%C4%9Fru%20beslenirseniz%20oru%C3%A7%20sa%C4%9Fl%C4%B1k%20verir.webp" title="Doğru beslenirseniz oruç sağlık verir" /></a></div><b><span class="Apple-style-span" style="font-family: inherit;">Doğru beslenerek tutulan orucun sağlık kaynağı olduğunu biliyor muydunuz? İşte, Ramazan boyunca tutulan orucun sağlık veren etkileri ve oruçluyken de zinde olmanın yolları...</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç tutan kişilerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısı birdenbire değişmektedir. Oruç tutarken “sağlıklı yaşam” adına doğru gıda seçenekleri ile yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanması ise şarttır. Ancak, genelde oruç tutan kişiler sahurda aldıkları fazla miktarda ve yüksek kalorili besinler ile gün boyunca açlıklarını dengeleyebileceklerini düşünürler. Bu türden bir beslenmeyi gerçekleştiren kişiler farkında olmadan sağlıksız beslenmenin kapılarını aralamaktadırlar. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Sağlıksız ve dengesiz beslenen kişilerde halsizlik, depresyon, mide ağrısı, hazımsızlık, tansiyon düşmesi gibi birçok sağlık problemi yaşaması kaçınılmazdır. Bu yüzden uzun Ramazan günlerinde beslenme, dikkat edilmesi gereken ilk konu olarak karşımıza çıkıyor. Aslında oruç tutanların da tükettiği besinlere dikkat ederek sağlıklarını ve kilolarını korumaları mümkündür. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Memorial Ataşehir Hastanesi <u><b>Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Dyt. Şefika Aydın Selçuk</b></u>, orucun sağlık verici etkilerini anlattı ve sıcaklarla birleşen oruç günlerini daha zinde geçirebilmek için gerekli olan sağlıklı beslenme kuralları hakkında bilgi verdi.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Sahurda yenen bir haşlanmış yumurta tok tutar </span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Uzun bir açlık sürecinin yaşanacağı ramazan ayında oruç tutanların beslenme düzenlerinde dikkat etmesi gerekmektedir. Sahurda, özellikle doğru besinleri tercih etmek gün içinde oruç tutulan saatlerde açlığı önler, uyku isteğini azaltır ve daha dinamik bir gün geçirmede vücuda zindelik sağlar. Sahurda yumurta, peynir, süt, yoğurt, ekmek, yulaf ezmesi, zeytin, ceviz içi, çorba, komposto veya meyve tokluğu sağlanmada tercih edilebilecek besinlerdir. Özellikle protein içeren besinler midede sindirimi yavaşlatacağından ve boşaltımı geciktirir; bu nedenle tokluk süresini uzatmaktadır. Çorba, ayran, süt veya komposto gibi sıvı içeriği yüksek besinler, hacim kaplayarak tok kalmayı sağlar ve sıvı gereksinmesini karşılar.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">İftarda hurma tüketin </span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Zinde kalmak insanın kendini hafif, rahat hissetmesi ve dinç olmasıdır. Ramazan ayında zinde olmak ise, kiloyu arttırmayacak şekilde beslenme düzenini sağlamakla başlar. Doğru besin tercih etmek bir bakıma yeterli miktarda tüketme esasına da dayanır. Kızartmalar, tereyağı ile hazırlanmış ağır tencere yemekleri, hamurla yapılan ağır tatlılar, fazla miktarda tüketilen pilav ve makarna benzeri yemekler ise; vücutta yağlanmayı artırmayı sağlarlar. Yağlanma ve kilo alımı ağırlık hissini artıracağından kişi kendini zinde değil yorgun ve bitkin hisseder. Kronik hastalığı ve özel kısıtlaması olmayan kişiler tabi ki her besini seçebilir; tüketebilir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta tüketilen besinin miktarı ve sıklığıdır. Örneğin; her akşam yemekte pilav ya da makarna ile tek tip beslenip üstüne tatlı yiyen bir kişi birkaç günün sonunda kendini yorgun ve isteksiz hissetmeye başlayabilir. Çünkü bu tip beslenme, başta sindirim mekanizmasını etkileyerek bağırsak düzenini bozar; şişkinlik ve kabızlık yaratır. Sahur için börek, poğaça, tost, sucuk, salam, ağır gıdalar yerine yumurta, peynir, süt gibi kahvaltılık hafif besinleri tercih etmek zinde kalmayı sağlar. İftarda başlangıç için zeytin, hurma, meze, börek, ceviz içi, kayısı, incir gibi birçok besini bir arada tüketmek yerine tek bir hurma ya da zeytin tercih etmek daha zinde ve sağlıklı olur. Yemek olarak çorba ardından etli sebze veya zeytinyağlı sebze yemeği, ızgara etler, yoğurt, ekmek, salata ile birlikte tüketilerek iftar sonlandırılabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Sıvı alımını asla ihmal etmeyin</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ağustos sıcaklarıyla birleşen Ramazan günlerinde oruç tutacak kişilerin en çok düşündükleri konulardan biri sıvı ihtiyacının bu süreçte nasıl karşılanacağıdır. Vücudun temel gereksinmelerinden birisi sıvı alımı olduğundan oruç tutan kişilerde günlük sıvı ihtiyacı gün içinde tüketilemediği için karşılanamayacaktır. Normalde kadınların günlük ortalama sıvı ihtiyaçları 2,7 litre erkeklerin ise 3,7 litredir. Bunun 12- 14 bardağı sudan geri kalan kısmı ise soda, ayran, çorba, komposto gibi sıvı gıda ve içecekler ile sebze meyveden karşılanmalıdır. Susuz kalan vücut; yorgunluk, kas krampları, deride kuruma, sindirim sisteminde zorluk, sersemlik ve sıcaklık hissine sebep olur. Bunun için muhakkak sahura kalkılınca, iftar sırasında ve sonrasında yatana kadar sıvı tüketimini ihmal etmemek gerekir. Bunu alışkanlık haline getirmenin en akıllı yolu ise; su içebileceğiniz bu saatlerde gözünüzün önünde su şişelerini bulundurmaktır. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Meyve ve kuruyemiş tokluk hissi sağlar </span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ramazan ayında iftardan kalan yemekleri tüketip sonrasında da kahvaltı yapmak Türkiye de birçok ailenin yaptığı bir sahur öğünüdür. Bu şekilde tüm besinleri karıştırarak gece öğünü almak; sindirim sistemini yorarak ramazan ayında sıklıkla karşılaştığımız reflü, gastrit gibi rahatsızlıkların oluşmasını tetikler. Sahurda kahvaltı ederek tek tip beslenmek sağlık açısından doğru bir seçimdir. İftar sofrası gibi sahur sofraları kurmak sağlık açısından sakıncalıdır. Yemek yeme alışkanlığı olanlar için belki tek bir sebze yemeği ile yoğurt ve ekmek tüketilerek gece öğünü yapılabilir. Sahurda yapılacak en sağlıklı ve kaliteli beslenme kahvaltı öğünü ile olur. Süt, yumurta, peynir, tam buğday ekmeği, ceviz içi ve tatlı olarak meyve ya da tahin pekmez alınabilir. Bazen pratik olması adına süt veya yoğurt ile yulaf ezmesi müsli gibi besinlerde tercih edilebilir. Fakat bu besinlerin yanına 1 orta boy armut, elma, şeftali gibi bir meyve ve fındık, badem gibi kuruyemişler de tüketilmelidir. Bu tür gıdaların doygunluk süresini uzatmasında fayda sağlar.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Kebap ile oruç açmak sağlıklı bireyler için bile yanlış bir tercihtir</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">İftarda kebap yemek kolesterolü yüksek olmayan ve kalp hastalığı olmayanlar için bile Ramazan ayında yanlış bir tercihtir. Gün boyu açlık sonrasında özellikle kuyruk yağı gibi doymuş yağ içeriği yüksek olan kebap eti mide için o an lezzetli de olsa zarar vericidir. Çorba sonrasında kebapçıda kebap eti yerine kuzu şiş, tavuk şiş, tavuk pirzola veya kuzu pirzola tercih edilmesi sindirim için daha uygundur.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Hamur işi tatlılar yerine sütlü tatlıları tercih edin</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ramazanın tatlıları her zaman vazgeçilmezler arasında yer almıştır. Sofraların tatlılarla bütünleşmesi iftar sofralarını tadını daha da artırır. Ramazan ayında tüm gün aç kalarak oruç tutan çoğu kişinin akşam yemeği sonrası tatlıya olan isteği artar. Bunun en büyük sebebi tüm gün aç kalan metabolizmanın karbonhidrat açlığına girmesi ve en hızlı emilen basit karbonhidrat isteğinin artmasıdır. Sütlü veya şerbetli hamurlu tatlıların hepsi basit karbonhidratlı gıdalardır; yani şekerle yapıldığı için kan şekerini hızlıca yükselten ve çok sık tüketildikleri zaman kilo aldıran besinlerdir. Burada yapılması gereken tatlı tüketimini sınırlandırmak ve doğru tercih etmektir. Örneğin baklava, künefe veya tulumba tercih etmek yerine güllaç, kazandibi, dondurma veya meyveli kuplar tercih edilmelidir. Hepsi aynı zamanda tüketilmemelidir. Örneğin hamurlu şerbetli tatlılardan künefe şekerpare tüketilecekse bile 1-2 adeti geçmeyecek şekilde alınabilir. Güllaç, kazandibi, muhallebi ve meyve tatlıları oldukça sağlıklı tatlılardır. Süt tatlıları tok tutar ve besin değerleri yüksektir. Çocuklar için de evde daha çok süt tatlıların yapılması onların tüketmesi açısından daha faydalıdır. Özellikle güllaç içerisine koyulan fındık, fıstık veya ceviz gibi kuru yemişler ile besin değeri açısından oldukça doğru bir tercihtir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Pide lezzetli olmasının yanı sıra bir o kadarda iştah açıcıdır</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Ramazan pidesi beyaz undan yapılır ve kalorisi diğer ekmeklere oranla daha fazladır. Yedikçe iştahı azaltmak yerine artırır; çünkü glisemik indeksi yüksek olduğundan kan şekerini j-hızlı yükseltip çabuk düşürür dolayısı ile yerken yeme isteğini artıran bir besindir. Hızlı depolanıp kişide yağlanmayı arttırabilir. Özellikle bu dönem hareketsizliğin en çok gözlendiği zamanlardır. Harcamayan vücutta yağlanma ve depolama artar. Tıpkı pilav gibi iştah açıcıdır. Özellikle bu dönemde fırından çıkmış sıcak pideler glisemik indeks açısından bayata göre daha yüksektir. Çabuk acıktırması, tok tutmamasından dolayı şeker hastaları için uzak durması gereken bir besindir. Fazla tüketilme isteği artacak bir besin olması sebebi ile obezitesi olan veya fazla kilosu olan kişilerde kilo aldırır. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin: 0px; text-align: left;"><b><span style="font-family: inherit; font-size: large;">Açık büfe iftar sofralarında nelere dikkat edilmelidir?</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Küçük bir başlangıçla iftarımızı açmalıyız. Bu zeytin, hurma, kuru meyve, ceviz, badem veya küçük bir parça cevizli sucuk gibi tercih edilmelidir. Bol suyu yanında ihmal etmemek gerekir. Hepsini aynı anda tüketmemeli tercih yapılmalıdır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Ilık bir çorba iftar sofralarının vazgeçilmezi olarak tüketilmelidir. Çorbanın hem sıvı ihtiyacını karşılaması hem içeriğindeki besin öğeleri hem de doygunluk verici özellikleri vardır. Ayrıca sindirime de iyi gelmektedir. Yavaş bir şekilde ½ ya da 1 kâse kişiye göre miktarı değişerek tüketilmelidir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Yemeklerin yanına her akşam zeytinyağı koyulmuş bir salata yapılmalıdır. Salatayı yemenin zamanı yoktur yemeğin ilk anlarından itibaren tüketilmelidir. Çiğ sebze bol lif içeriri tokluk sağlar. Çorbanın yanında tüketilmeye başlanabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*20 dakika sonrasında ana yemeğe geçmek gereklidir. Ana yemeği; etli veya etsiz sebze yemeği, kuru baklagil yemeği veya kızartma dışında pişirilme yöntemi uygulanarak hazırlanan et yemekleri tercih edilebilir. Veya açık büfede ızgara 3-4 köfte büyüklüğünde et ve yanına zeytinyağlı sebze şeklinde alınabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Pilav ya da makarna haftada çok sık olmamakla birlikte elbette tüketilebilir. Bulgur pilavı varsa ilk tercih olmalı ve 3-4 kaşığı geçmeyecek şekilde alınmalıdır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Yemeğin yanında muhakkak 1 veya 2 dilim ekmek alınmalıdır. Unutulmamalıdır ki en doğru karbonhidrat kaynağı tahıllı ekmeklerdir, sizi daha uzun süre tok tutar.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">*Tatlı iftar yemeği sonrasında açık büfelerin baş tacıdır. Yemekten en az 2 saat sonrasında 1 porsiyonu geçmeyecek ölçüde sütlü tatlı veya meyve tatlısı tercih edilmelidir.</span></div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-43630957385096153952024-03-21T18:57:00.003+03:002024-03-21T18:58:10.111+03:00Adet ağrınızı azaltacak doğal yiyecek ve içecekler<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBhyphenhyphendMpthW7GkaMyVe9AJzZWCgjPLTUxAADNMnk9OI3Kx10FZQHNRJNjol900ZhwPboGo7SambhhrvSqdc7Shd7EA3b0UMrWyYXFyMk7zV5VAReGWEatKXz83hCQLNHzOc6A9dJBWiKzE/s1600/Adet+Sanc%25C4%25B1lar%25C4%25B1na+Do%25C4%259Fal+%25C3%2587%25C3%25B6z%25C3%25BCm.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBhyphenhyphendMpthW7GkaMyVe9AJzZWCgjPLTUxAADNMnk9OI3Kx10FZQHNRJNjol900ZhwPboGo7SambhhrvSqdc7Shd7EA3b0UMrWyYXFyMk7zV5VAReGWEatKXz83hCQLNHzOc6A9dJBWiKzE/s1600/Adet+Sanc%25C4%25B1lar%25C4%25B1na+Do%25C4%259Fal+%25C3%2587%25C3%25B6z%25C3%25BCm.jpg" /></a><span><b>Her ay korkulu rüya gibi gelen bu dönem, vücut için bir hediye olsa da beraberinde getirdiği çok sayıda belirti nedeniyle çekilmez bir hal alabiliyor. Bu belirtilerin başında ağrılı kramplar, bulantı, şişkinlik, baş ağrısı ve sırt ağrısını sıralayabiliriz. </b><br /></span>
<br />
Vücudu yoran bu belirtiler nedeniyle güçsüz ve yorgun kalınabileceğini vurgulayan <b><u>Diyetisyen Danem Apa Doğan</u></b>, özellikle kış aylarında artan adet sancısı ve şikayetlerinin azalmasına yardımcı olacak doğal yiyecek ve içecekleri sıraladı;<br />
<br />
<b>SU</b><div><b><br /></b>Günde 2,5-3 litre su tüketimi özellikle adet dönemlerindeki şişkinlik ve kramplara karşı etkili olur. Krampların şiddetini azaltır. Özellikle bu dönemde artan tatlı isteğine karşı koyabilmek için su içimini arttırmalı ve şeker dengesini sağlayabilmek için su şişenizin içine 1 çubuk tarçın koyarak denemelisiniz. <br />
<br />
<b>BALIK</b><div><b><br /></b>Omega 3 yağ asitleri ve D vitamini yönünden zengin somon gibi yağlı balıklar adet sancılarının azalmasına yardımcı olur. Her iki besin öğesi de kramp ve sancıların azalmasında etkilidir. Şişkinlik şikayetinin de azalması için kızartma yapmaktan kaçınmalı fırında buğulama veya ızgara yöntemlerini seçmelisiniz. Ayrıca balığın yanında yapacağınız havuçlu bir salata da yine krampları etkisizleştirmek için çok etkili olacaktır. <br />
<br />
<b>ANANAS</b><div><b><br /></b>
Sulu olması ve tatlı tadıyla ananas krampların azalmasında, ödemin giderilmesinde en etkili besinlerin başında geliyor. Özellikle adet dönemi şişkinliklerinin giderilmesi için her gün kullanırsanız adet dönemi şikayetlerinizin azaldığını görebilirsiniz.<br />
<br />
<b>BİTKİ ÇAYLARI</b><div><b><br /></b>Yeşil çay, kırmızı meyve çayları, tarçın portakal çayı ve nane limon çayı, adet süreci içinde değişen tüm vücut fonksiyonlarınızın düzenli şekilde çalışmasını sağlayacaktır. Yeşil çay ödem oluşumunu azaltır ve metabolizmanızın daha hızlı çalışmasını sağlar. Kırmızı meyve çayları (ahududu, kuşburnu, kızılcık, yaban mersini vb.) ise içeriğindeki antioksidan kapasitesi ile rahatlatıcı etki gösterir ve kramp şikayetlerini azaltır. Tarçın portakal çayı artan tatlı isteğinizi bastırmada en etkili bitki çaylarının başında gelir. Nane limon çayı ise şişkinlik, gaz ve bulantı şikayetlerinizin azalması için yine içmeniz gereken çaylar arasındadır. Ancak bu noktada dikkat etmeniz gereken nokta güvenilir kaynaklardan elde edilen, saklama ve üretim koşulları belli olan çaylardan tercih etmeniz olmalıdır. <br />
<br />
<b>BİTTER ÇİKOLATA</b><div><b><br /></b>
Tatlıya en çok ihtiyaç duyduğumuz adet döneminde yine doğru tercihler ile tatlı atağınızı bastırabilirsiniz. Kalori değeri yüksek tatlılar yerine yiyeceğiniz 20 gram bitter çikolata sizi mutlu ederken antioksidan etkisi ile kasların gevşemesine, rahatlamaya ve ağrıların azalmasına destek olur. <br />
<br />
<b>MUZ</b><div><b><br /></b>Egzersiz öncesi kramp oluşumunu engellemek için verdiğimiz muz aynı şekilde adet sancı ve kramplarının azalması için de en çok tavsiye edilen besinlerin başındadır. Adet döneminde yiyeceğiniz 1 muz kramp şikayetlerinizi ne denli azaltıyor takip edebilirsiniz. <br />
<br />
<b>TARÇINLI SÜT</b><div><b><br /></b>
Sabahları içeceğiniz tarçınlı ılık süt, kalsiyumun etkisi ile kramplara karşı etkili olacaktır. Tarçın ile tatlandırdığınız sütünüz tatlı atağınızın oluşmasını engeller. Eğer süt içtiğimde şişkinlik şikayetim artıyor diyorsanız laktozsuz süt deneyebilirsiniz. <br />
<br />
<b>EGZERSİZİ İHMAL ETMEYİN</b><div><b><br /></b>
Her zaman olduğu gibi adet döneminde de egzersizi ihmal etmemek çok önemli. Gün içinde orta tempoda yürüyüşler yaparak kaslarınızın rahatlamasına yardımcı olabilirsiniz.<br />
<br />
Beslenmenizde yaptığınız doğru tercihler ile yaşamınızın her dönemini kaliteli yaşayabilirsiniz.<br />
<br /></div></div></div></div></div></div></div></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-69313610971514317862024-03-16T22:03:00.001+03:002024-03-16T22:03:24.926+03:00Merdiven çıkarken yoruluyor musunuz? <a data-saferedirecturl="https://www.google.com/url?q=https://1.bp.blogspot.com/-usZY-toFxRI/XmuXsj8qpxI/AAAAAAABjE8/EtKfi4QTbkIPX0wJtAjK8qDrh6w4uUkWQCLcBGAsYHQ/s1600/Merdiven%252B%2525C3%2525A7%2525C4%2525B1karken%252Byorulma%252Bhangi%252Brahats%2525C4%2525B1zl%2525C4%2525B1%2525C4%25259F%2525C4%2525B1n%252Bbelirtisi%252Bolabilir.jpg&source=gmail&ust=1710702007478000&usg=AOvVaw1w7BQqRqAeG7H-GD_TuO_N" href="https://1.bp.blogspot.com/-usZY-toFxRI/XmuXsj8qpxI/AAAAAAABjE8/EtKfi4QTbkIPX0wJtAjK8qDrh6w4uUkWQCLcBGAsYHQ/s1600/Merdiven%2B%25C3%25A7%25C4%25B1karken%2Byorulma%2Bhangi%2Brahats%25C4%25B1zl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1n%2Bbelirtisi%2Bolabilir.jpg" style="background-color: white; clear: left; color: #1155cc; float: left; font-size: small; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><span style="font-family: inherit;"><img border="0" class="CToWUd" crossorigin="" data-bit="iit" src="https://1.bp.blogspot.com/-usZY-toFxRI/XmuXsj8qpxI/AAAAAAABjE8/EtKfi4QTbkIPX0wJtAjK8qDrh6w4uUkWQCLcBGAsYHQ/s1600/Merdiven%2B%25C3%25A7%25C4%25B1karken%2Byorulma%2Bhangi%2Brahats%25C4%25B1zl%25C4%25B1%25C4%259F%25C4%25B1n%2Bbelirtisi%2Bolabilir.jpg" /></span></a><span style="font-family: inherit;"><b style="background-color: white; color: #222222;">Kalp kası sertleşmesi, geceleri nefes darlığı, yürürken ve merdiven çıkarken çabuk yorulma gibi belirtiler gösterebiliyor. </b><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><span style="background-color: white; color: #222222;">Bu belirtilerin alarm düzeyinde olduğunu söyleyen Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, “Kalp kası sertleşmesi için risk grubundaysanız alarm seviyesindeki belirtiler meydana gelmeden erken yaşlarda yapacağınız kalp tetkikleriyle bu sorunu yakalamanız mümkün” dedi.</span><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><span style="background-color: white; color: #222222;">Günlük hayatta en çok yorulan organlardan biri de kalp. Her gün düzenli olarak vücuda kan pompalayarak kan ihtiyacı organizasyonunu üstlenen kalbin, bazı durumlarda bu görevini tam olarak yerine getiremeyebildiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, “Bu durum da kalp kası sertleşmesi yani kalp kasının kalınlaşmasına neden olabiliyor. Kalp kasının kalınlığının artmasıyla ortaya çıkan bu tablo, zaman içinde kalp kası hücrelerinin yapısında bozulmalara ve kan dolaşımında sorunlara neden oluyor” şeklinde konuştu.</span><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><b style="background-color: white; color: #222222;">Belirtiler görülmeden kontroller yapılmalı</b><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><span style="background-color: white; color: #222222;">Kalp kası sertleşmesinin erken dönemlerinde hiçbir belirti vermediğini dile getiren Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, “Geceleri nefes darlığı, göğüs ağrısı, yürürken ya da merdiven çıkarken çabuk yorulma gibi şikayetlerle kendini göstermeye başladığında, sorun çoktan ileri bir safhaya geçmiş oluyor. Bu nedenle kadın ve erkeklerde özellikle 40 yaşından itibaren düzenli kalp kontrolleri çok önemli. Ancak eğer riskli gruptaysanız bu kontrolleri mutlaka daha erken yaşlarda çok basit bir işlem olan kalp ekokardiyografisiyle (EKO) yaptırabilirsiniz” açıklamasında bulundu.</span><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><b style="background-color: white; color: #222222;">Hipertansiyon hastaları, ağır sporcular ve bedeni yoran işlerde çalışanlar risk altında</b><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><span style="background-color: white; color: #222222;">Kalp kası sertleşmesinde özellikle atardamarlarında yüksek basınç taşıyan tansiyon hastaları ve kalp kapaklarında bozukluk olanların en riskli grup olduğunu belirten Kardiyoloji Uzmanı Dr. Gürsel Ateş, “Rakamlara göre hipertansiyon hastalarının yüzde 30-40’ında kalp kası sertleşmesi gelişiyor. Ağırlık kaldıran sporcular ve bedeni yoran ağır işlerde çalışanlar da riskli grup içinde. Örneğin, ağır spor nedeniyle vücut her zaman daha fazla kana ihtiyaç duyuyor. Bu da kalbin daha fazla kan pompalaması için daha çok çalışması, yükünün artması demek” dedi.</span><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><b style="background-color: white; color: #222222;">Tuz tüketimi kalp kasını sertleştiriyor</b><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222;" /><span style="background-color: white; color: #222222;">Kalp kası sertleşmesinde yapılan tedavinin kalınlaşmayı geriletmeye veya inceltmeye yönelik olmadığını söyleyen Dr. Gürsel Ateş, “Tedavideki asıl amaç, kalbin gevşeme pozisyonundayken yaşadığı sıkıntıları olabildiğince toparlamak ve bu durumun altında yatan tüm nedenlerini inceleyerek hareket etmeyi sağlamak” şeklinde konuştu. Kalp kası kalınlaşmasını önlemek için tuz tüketimine de oldukça dikkat edilmesi gerektiğini belirten Dr. Ateş, “Tuz tüketimini azaltmak ve hipertansiyondan korunmak bizi kalp kası kalınlaşmasından koruyor. Bu nedenle düzenli sağlık kontrolleriyle, ideal bir vücut ağırlığına sahip olarak ve sigaradan uzak durarak kalbimizi koruyabiliriz” önerisinde bulundu.</span><br style="background-color: white; color: #222222;" /><br style="background-color: white; color: #222222; font-size: small;" /></span><h3 style="background-color: white; color: #222222;"><b><span style="font-family: inherit;">Kalp sağlığı için öneriler</span></b></h3><ul style="background-color: white; color: #222222;"><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Tuz tüketiminizi azaltın. Yapılan en büyük hata şişe şişe soda, maden suyu tüketmek. Maden suyunun içinde tuz olduğunu unutmayın. Ayrıca “daha sağlıklı” diye kaya tuzu veya deniz tuzu gibi tuzlar tüketmenin de hiçbir anlamı yok. Her türlü tuz, kalbe zararlıdır ve tansiyonu yükseltir.</span></li><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Fazla kilo almamaya her zaman özen gösterin.</span></li><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Beş kilodan fazla ağırlık taşımayın ya da kaldırmayın.</span></li><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Ağırlık kaldırma ve koşu gibi sporlardan uzak durun. Doktorunuzun önereceği daha hafif egzersizleri uygulayabilirsiniz.</span></li><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Tansiyonunuz varsa, kontrollerinizi ve ilaçlarınızı aksatmayın.</span></li><li style="margin-left: 15px;"><span style="font-family: inherit;">Hiçbir şikâyetiniz olmasa bile özellikle 40 yaşınızdan itibaren kalp tetkiklerinizi yaptırın.</span></li></ul><br style="background-color: white; color: #222222; font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: small;" />VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-42569080324062272412024-03-12T15:39:00.007+03:002024-03-12T15:39:58.805+03:00İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0ljXRP6X4uq8tz-0shGNl8xlUbc11VLTtCTwjTqEmquTHzSzm6uCUQgMDlQwlm2IY4vX79iDvmhnMI7LGu0BeHfOozePSL8NpB8movEZT7BT9zLrvqn4N2Ar5J2YkMLBwGXASw8fj9JqnUKUcNWQvf5OyclDN5gBSwDoKZ3XcMBXJvJ5pE7cWH6JlSkiq/s800/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(4).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" border="0" data-original-height="534" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0ljXRP6X4uq8tz-0shGNl8xlUbc11VLTtCTwjTqEmquTHzSzm6uCUQgMDlQwlm2IY4vX79iDvmhnMI7LGu0BeHfOozePSL8NpB8movEZT7BT9zLrvqn4N2Ar5J2YkMLBwGXASw8fj9JqnUKUcNWQvf5OyclDN5gBSwDoKZ3XcMBXJvJ5pE7cWH6JlSkiq/s16000/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(4).jpg" title="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" /></a></div><br /><div>Ramazan’da bütünsel sağlığınızı korumak için iftarda ve sahurda nasıl beslenmelisiniz? LifeClub Uzman Diyetisyeni Kumsal Kurucu iftar ve sahur için ideal tabak önerileri yaptı.</div><div><br /></div><div>Geçtiğimiz Şubat ayında Harvard Üniversitesi’nde anti-kanser tabak modeli açıklandı. Bu tabak modeli sadece anti-kanser değil, anti-diyabet, anti-kolesterol, anti-hipertansif etkisi de gösteriyor. Buna uzmanların tam olarak istediği sürdürülebilir, sağlıklı beslenme modeli denilebilir. Ayrıca anti-kanser tabak modelinin yanı sıra, Akdeniz tipi beslenme ve herhangi bir sağlık problemi olmayanlar için aralıklı oruç da doğru diyet yaklaşımları olarak öneriliyor. </div><div><br /></div><div>11 ayın sultanı Ramazan ile birlikte sağlıklı, sürdürülebilir beslenmeyi hayatınıza almak mümkün. Ramazan’da vücudun doğal detoks mekanizmasından faydalanıp kalbinizi bedeninizi, metabolizmanızı şifalandırıp hem fiziksel hem manevi huzura kavuşabilirsiniz.</div><div><br /></div><div>LifeClub Sağlıklı Yaşam Hizmetleri Uzman Diyetisyeni Kumsal Kurucu, iftar ve sahur için örnek tabak modellerini şöyle anlattı:</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWPoIA1gRb_ntthc5Yx-Qfk830WUsJf_dwNuksbV0-pDG52mzV0U6Mow8_Ktrad3Edi8URCYRNPgLpbLHikw835Wq62hkpOpEdaiEpvlJcln7txZt2Da1PLy_hRKIGSJRpVpFKXwMo6Qx34N7_vLzj19L1mXZn1Sus2sMl1OaN0otG0ReRjeiSheGOfM3s/s800/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(2).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiWPoIA1gRb_ntthc5Yx-Qfk830WUsJf_dwNuksbV0-pDG52mzV0U6Mow8_Ktrad3Edi8URCYRNPgLpbLHikw835Wq62hkpOpEdaiEpvlJcln7txZt2Da1PLy_hRKIGSJRpVpFKXwMo6Qx34N7_vLzj19L1mXZn1Sus2sMl1OaN0otG0ReRjeiSheGOfM3s/s16000/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(2).jpg" title="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" /></a></div><br /><div><br /></div><h2 style="text-align: left;">İftar Tabağı</h2><div><br /></div><div><b>Biraz tatlı, biraz tuzlu.</b></div><div><br /></div><div>Hızlı enerji artışı sağlayan hurma, kuru kayısı, incir kurusu gibi doğal şekerler veya zeytin gibi sağlıklı yağlar ile orucunuzu açabilirsiniz.</div><div><br /></div><div><b>Hafif başlangıç.</b></div><div><br /></div><div>Ana yemeğe yağsız protein içeren et suyu bazlı bir çorba veya salata ile başlayabilirsiniz. Bu başlangıç midenin nemlendirilmesine ve yemeğin geri kalanına hazırlanmasına yardımcı olur. Boş mideyi bir anda doldurmak ani şeker ve tansiyon yükselmelerine, sindirim problemlerine neden olabilir. </div><div><br /></div><div><b>Denge şart!</b></div><div><br /></div><div>İftar menünüzün karbonhidrat, protein ve sağlıklı yağlardan dengeli olmasını sağlayın. Protein kaynaklarından fırında/ızgara/haşlanmış et, tavuk veya balık; kaliteli bitkisel protein kaynaklarından fasulye, nohut, mercimek veya tofu; tahıllardan bulgur/kinoa/ kuskus/karabuğday/siyah pirinç pilavı ve haşlanmış veya zeytinyağlı lif, vitamin, mineral deposu sebzeler tercih edebilirsiniz. Eğer iftar menünüzde pideye yer verecekseniz tahıl grubundan eksiltme yapıp avuç içi büyüklüğündeki pide yiyebilirsiniz. Uzun süreli açlıktan sonra gözünüzün ilk gördüğü hamur işi, pastırma, sucuk, salam, sosis, pide ve tatlı olmasın.</div><div><br /></div><div>Kilo alımına ve diğer sağlık sorunlarına yol açabilecek şekerli veya işlenmiş gıdaların yanı sıra büyük porsiyon tüketiminden kaçının. Ramazan sürecinde öğünlerinizi sahur, iftar ve ara öğün olmak üzere 3 periyoda bölebilirsiniz. Böylelikle gün içinde almanız gereken besin ögelerini tek bir öğüne yüklenmemiş olursunuz. Ramazan’da acil servise başvurular iftar sonrası ilk birkaç saatte artıyor. Oruç tutan bireylerde sıkça görülen bir hata çok hızlı ve aşırı yemek yenmesidir. Halbuki ağır bir yemek sonrası kalp daha hızlı atmaya başlar tansiyon ve ritm problemlerine yol açabilir, tüm bunların sonucunda kalp krizi riski artar. Bu nedenle iftar ve sahurda yediklerimiz ve miktarı sağlığımız için çok önemlidir.</div><div><br /></div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-mNNFxL56iBdbFzSJflXfKhTwDo-eAKdHL3iEQn2981ZQ3ovrAkOfKyFWde2BtAiFaILC1xxQ5ZHMQyfTDe_3uqcoHclxuu_mX_-oIKPLuxBMR1QxhdW2KEXf4rpXorN7j2hHHIV3Ya5ifIxmL2n8MB-g0boyayT81u7FFKO0pSvWiyvBMsuu-B3k11Ll/s800/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(3).jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" border="0" data-original-height="530" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-mNNFxL56iBdbFzSJflXfKhTwDo-eAKdHL3iEQn2981ZQ3ovrAkOfKyFWde2BtAiFaILC1xxQ5ZHMQyfTDe_3uqcoHclxuu_mX_-oIKPLuxBMR1QxhdW2KEXf4rpXorN7j2hHHIV3Ya5ifIxmL2n8MB-g0boyayT81u7FFKO0pSvWiyvBMsuu-B3k11Ll/s16000/iftar-sahur%20g%C3%B6rsel%20(3).jpg" title="İdeal İftar ve Sahur Tabağı: Sağlıklı Oruç Menüsü" /></a></div><br /><div><br /></div><h2 style="text-align: left;">Sahur Tabağı</h2><div><br /></div><div><b>Tabağınızın dörtte birini tam tahıllar oluşturmalı.</b></div><div><br /></div><div>Gerçek tam buğday/siyez/karabuğday/mercimek ekmeği, karabuğday pilavı, siyah pirinç pilavı, yulaf, kinoa, mercimek veya nohut unlu makarnalar veya arpayı tercih edin. Bunlar, enerjiyi yavaşça serbest bırakan ve sizi daha uzun süre tok tutan kompleks karbonhidratlardır.</div><div><br /></div><div><b>Protein temel enerji kaynağınız olsun.</b></div><div><br /></div><div>Yumurta, keçi peyniri/keçi loru, tofu, kefir, yoğurt, fasulye veya mercimek gibi protein kaynaklarını tercih edin.</div><div><br /></div><div><b>Tabağınızın ½’sinde renk şöleni olsun.</b></div><div><br /></div><div>Marul, roka, dereotu, maydanoz, havuç, şeker oranı düşük meyve (1 porsiyon; 1 küçük boy elma veya muz) gibi hücrelerin hasara karşı korunmasına, iltihabın azaltılmasına, tokluk sürenizin uzamasına, bağırsak alışkanlıklarınızın düzenlenmesine, kan şekerinizin ve tansiyonunuzun dengelenmesine yardımcı olan antioksidanlar ve fitokimyasallarla tabağınızın ½’sini doldurun. Fırınlanmış sebzeler veya az yağlı zeytinyağlıları da tercih edebilirsiniz.</div><div><br /></div><div><b>Sağlıklı yağlarla kalbiniz korunsun.</b></div><div><br /></div><div>Avokado, çiğ fındık, ceviz, badem, sade yağ (ghee yağ), zeytinyağı, öğütülmüş keten tohumu gibi sağlıklı yağ kaynaklarını tabağınıza ekleyin. Bunlar, kalp sağlığına faydalı olan ve antiinflamatuar özelliklere sahip olabilen tekli doymamış ve çoklu doymamış yağları içerir.</div><div><br /></div><div><b>Sahura kalkmayı ihmal etmeyin!</b></div><div><br /></div><div>Sahura kalkmayı alışkanlık haline getirmelisiniz. Bu sayede hem metabolizma hızınız yavaşlamaz, gün içerisinde enerjiniz düşmez, konsantrasyon güçlüğü problemleri yaşamazsınız hem de açlık süreniz kısalır. Ancak susuzluğu tetikleyecek aşırı tuzlu, baharatlı ve yağlı besinlerden uzak durmalısınız. Yedikleriniz bittikten sonra midenize birden sıkıştıracak kadar su yüklemesi yapmamalısınız. Su tüketimi için altın saat sahur değil, iftardan sahura kadar geçen süredir. Avrupa Kardiyoloji Derneği günlük sıvı alımının kadınlar için en az 2,7 litre, erkekler için ise en az 3,7 litre olmasını önerir.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-46333540155192076752024-03-11T13:13:00.000+03:002024-03-11T13:13:03.341+03:00PUBG Mobile Hesap<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggcZe63wjVcq_EAMFh20RfvfuDsBGGVMGR9gAr2iWVytl8InnbJPVHzLKHaMnkf2yTk8e99-zmLn0v_h88b7X6eNqUrVmgfsUwhiSuPz13eL9NeXy-iNd84y7FeBzX-C7kVQA65yX9qrSyUZL3MF37xHtA_0HF4cPUmuQSJFVbY1BdNWHZn_1-wfZjrbiX/s900/dosya-1709915835-img-og-pubg.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="PUBG Mobile Hesap" border="0" data-original-height="473" data-original-width="900" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEggcZe63wjVcq_EAMFh20RfvfuDsBGGVMGR9gAr2iWVytl8InnbJPVHzLKHaMnkf2yTk8e99-zmLn0v_h88b7X6eNqUrVmgfsUwhiSuPz13eL9NeXy-iNd84y7FeBzX-C7kVQA65yX9qrSyUZL3MF37xHtA_0HF4cPUmuQSJFVbY1BdNWHZn_1-wfZjrbiX/s16000/dosya-1709915835-img-og-pubg.jpg" title="PUBG Mobile Hesap" /></a></div><br /><div><b><a href="https://plyr.com/market/pubg-mobile-hesap-alma-satis" target="_blank">PUBG Mobile hesap</a></b>, milyonlarca oyuncunun katıldığı ve heyecan verici bir battle royale deneyimi sunan popüler bir mobil oyunudur. Ancak, oyuna yeni başlayanlar veya deneyimli oyuncular bile PUBG Mobile hesaplarının önemini anlamalıdır. İşte PUBG Mobile hesabı hakkında bilmeniz gereken bazı temel bilgiler:</div><div><br /></div><div><b>1. Oyunu Oynamak İçin Hesap Gerekli: </b>PUBG Mobile'ı oynamak için bir hesaba sahip olmanız gerekmektedir. Bu hesap, oyuncunun oyun ilerlemesini, karakterini, öğelerini ve diğer oyun içi özelliklerini saklar.</div><div><b><br /></b></div><div><b>2. Hesap Oluşturma: </b>Yeni bir PUBG Mobile hesabı oluşturmak oldukça basittir. Oyunu indirdikten sonra, bir hesap oluşturmak için gerekli adımları takip etmeniz yeterlidir. Bu genellikle bir e-posta adresi veya sosyal medya hesabı ile bağlantı kurmayı içerir.</div><div><br /></div><div><b>3. Hesabınızı Güvende Tutun: <a href="https://plyr.com/market/pubg-mobile-hesap-alma-satis" target="_blank">PUBG Mobile hesap</a></b> güvende tutmak için dikkatli olmalısınız. Güçlü bir şifre seçmek ve hesabınıza yalnızca güvenilir cihazlardan erişmek önemlidir. Ayrıca, hesabınızı başkalarıyla paylaşmamalısınız.</div><div><b><br /></b></div><div><b>4. Oyun İçi İlerleme: <a href="https://plyr.com/market/pubg-mobile-hesap-alma-satis" target="_blank">PUBG Mobile hesap</a></b>, oyuncunun oyun içindeki ilerlemesini kaydeder. Bu ilerleme, kazandığınız veya kazanamadığınız maçlar, seviye atlama, ödüller kazanma ve diğer başarılarınızı içerir.</div><div><b><br /></b></div><div><b>5. Hesap Güvenliği ve Dolandırıcılık:</b> PUBG Mobile hesapları, dolandırıcılık ve güvenlik tehditlerine karşı savunmasız olabilir. Hesabınızın güvende kalması için, sahte web sitelerine veya dolandırıcı mesajlara güvenmemelisiniz. Ayrıca, hesabınızın güvenliğini sağlamak için iki faktörlü kimlik doğrulama gibi ek güvenlik önlemlerini kullanabilirsiniz.</div><div><br /></div><div>PUBG Mobile hesabınız, oyun deneyiminizin temelini oluşturur ve bu nedenle hesabınızı güvende tutmak ve bilgilerinizi korumak önemlidir. Yukarıdaki bilgileri göz önünde bulundurarak, PUBG Mobile'da daha güvenli ve keyifli bir deneyim yaşayabilirsiniz.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-81081827560853890762024-03-09T17:47:00.001+03:002024-03-09T17:47:27.388+03:00Giyim zevki parayla satın alınmaz!<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHMkHndOGiXm-dWd_GQ_biOThn6CkLl7EpnbQcMqvBUNWYzrnixhhSGNKyo7NgbKNWDv6t_UIP3DBV7233zKmx5fRBBRQ1oxVKvmNNG4tY_JZjHMdGnEdmJni-wOfp15ny_jD9ZSlDunoMwUexthm126_jhuxV3n_bsNZGhDlre1TKFnE0W6ylLZVDqfhJ/s800/ki%C5%9Fisel-stil-nas%C4%B1l-olu%C5%9Fturulur.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Giyim zevki parayla satın alınmaz!" border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHMkHndOGiXm-dWd_GQ_biOThn6CkLl7EpnbQcMqvBUNWYzrnixhhSGNKyo7NgbKNWDv6t_UIP3DBV7233zKmx5fRBBRQ1oxVKvmNNG4tY_JZjHMdGnEdmJni-wOfp15ny_jD9ZSlDunoMwUexthm126_jhuxV3n_bsNZGhDlre1TKFnE0W6ylLZVDqfhJ/s16000/ki%C5%9Fisel-stil-nas%C4%B1l-olu%C5%9Fturulur.jpg" title="Giyim zevki parayla satın alınmaz!" /></a></div><b style="font-family: inherit;"><span class="Apple-style-span">Zevkli giyim, sabah kalktıktan akşam yatana dek uygulanan bir giyim biçimi. Gençlik, zevkli olunursa, fazla para harcamadan giyinilebilen bir dönem. Kendiniz için şık olun ve zevkli giyimi, özenli giyimi bir yaşam biçimi hâline getirin! Yaşamınızdaki farkı, fark edeceksiniz…</span></b></div><span style="font-family: inherit;">
<br />
Etrafınızdakilerin sözlerine kulak verin! Örneğin, o sarı kazağı giydiğinizde; “Bugün ne hoşsun,” gibi komplimanlar aldıysanız, o renk ve biçim size yakışmış demektir, bunu aklınıza not edin. Ve – denemekten korkmayın! Hiç kullanmadığınız bir renk, değişik kesimde bir pantolon belki de size çok yakışacaktır. Hep deneyim… Son bir nokta daha… Şıklık yanlış algılanıyor. Şık, pahalı giyimle eşanlamlı kullanılıyor, oysa insan bir pantolon, bir kazakla da şık olabilir. Bu özellikle de gençler için geçerli, yoksa yaş ilerledikçe şık giyimde kalite gerekiyor ki, bu da ucuza olmuyor ne yazık ki… Gençlik, zevkli olunursa, fazla para harcamadan giyinilebinen bir dönem.<br />
<br />
Zevkli giyim, sabah kalktıktan akşam yatana dek uygulanan bir giyim biçimi. İyi giysileri sadece önemli durumlar için saklamak ve geri kalan zamanda özensiz dolaşmak, şık olmak anlamına gelmez.<br />
<br />
Kişi okula giderken de, işe giderken de, çarşıya çıkarken de şık ve zevkli olabilir. Burada önemli olan, yerine göre giyinmesini bilmek. Çarşıya çıkarken bir çaya giyebileceğiniz o çok şık elbisenizi giyerseniz, giysiniz istediği kadar şık olsun, siz şık olamayacaksınız. Oysa birbirine uygun spor bir etek bluzla, düz ayakkabılar sizi çarşıda da şık yapacaktır.<br />
<br />
<b>Her an özenli olun…</b></span><div><span style="font-family: inherit;"><b><br /></b>
Okula giyecekleriniz başkadır, büroya giyecekleriniz başka; öğleden sonra bir çaya giyilecek başkadır, akşam yemeğine giyilecek olan başka. Bunun bir başka yöntemi de temel giysilerinizi aksesuarlarınızla değişik durumlara gidecek biçimde kullanmaktır.<br />
<br />
Kendiniz için şık olun! Zevkli giyimi, özenli giyimi bir yaşam biçimi hâline getirin! Güzel giyinen kadınlara bakın, her durumda şıklar. Spor yaparken, yürürken, iş yerinde şıklar, çünkü onlar kendileri için, kendi göz zevkleri için giyiniyorlar. Sabah koşusuna giydikleri eşofmandan, kimsenin görmeyeceği sabahlıklarına kadar her şeyi özenle seçiyorlar. Onun için de onları ne zaman görsek son derece şıklar.<br />
<br />
Birinci kural her zaman özen göstermek, giyim zevkini öğrenmek, geliştirmek; ikincisi de bunu zevkli bir yaşam biçimi hâline getirmek…<br />
<br /><b>
Şimdi de işin pratik öneriler bölümüne geçelim isterseniz…<br /></b>
<br />
Diyelim mevsim bahar, yaz gelmek üzere; hemen çarşılara fırlayıp o bahar sarhoşluğu içinde kendinizi dağıtıp olur olmaz şeyler almadan önce yapılacak bazı şeyler var.<br />
<br />
Birincisi dolabınızı açın ve içindekileri iyice bir elden geçirin. Hele de dolabınızın kapısını açtığınızda üzerinize birtakım giysiler dökülüyorsa ve kapıyı tekmeleyerek kapamak zorunda kalıyorsanız, bu işi çoktan yapmış olmanız gerekmez miydi?!<br />
<br />
Şaka bir yana, artık giymediklerinizi veya kesinlikle size yakışmadığına inandıklarınızı çıkarıp bir kenara koyun. Dolaptaki kalabalık insanın zihnini karıştırmaktan başka işe yaramıyor.<br /><br />
Kalanlara da bakım uygulayın. Temizleyiciye gidecekler gitsin, sökükler dikilsin, yıkanacak kazaklar yıkansın, etekler bluzlar ütülensin. Böylesi bakım uygulanmış giysilerinizin eskisinden çok daha güzel durduğunu göreceksiniz.<br />
<br />
Ayrıca bu bakımı ara ara uygulayın, o vakit aceleyle bir yere gitmeniz gerektiğinde giymeye karar verdiğiniz şeyi hazır bulacak, sökük bir etekle karşılaşıp sinir krizleri geçirmeyeceksiniz.<br />
<br />
Bir de, birkaç yıllık iyi parçalarınıza alıcı gözüyle bakmayı ihmal etmeyin. Örneğin, klasik kesimli lacivert blazeriniz hâlâ taş gibiyse, modası geçmiş diye hemen kaldırmayın. Kemik düğmelerini dore düğmelerle değiştirin, göğsüne de bir arma alıp diktiniz mi, o ceket hemen güne uyup çıkacaktır.<br />
<br />
<b>Hesabınızı iyi yapın</b></span><br /></div><div><span style="font-family: inherit;"><b><br /></b>
Aynı şekilde yine iyi durumda olan ama giymekten bıktığınız düz renkli kazaklarla oynayın. Vitrinlerden fikir alın ve bu düz kazakları renkli düğmeler, dore toplar, boncuklarla süsleyin. Daha önce de dediğimiz gibi önemli olan bakmasını, görmesini bilebilmek ve yeri geldiğinde düş gücünü kullanmaktır. Bundan sonra sıra geliyor nelere ihtiyacınız olduğuna… Eksiklerinizi not edin ve tabii bütçenizi de göz önüne alın. Çok fazla giysi satın almayın, her durumu idare edecek bir parçanız olsun yeter. Zaten moda her yıl değişiyor, o fazlalıklarsa dolapta eskimekten öteye gidemiyor.<br />
<br />
En fazla harcamayı, en sık giydiğiniz giysiye ayırın. Bir palto, bir mont, iyi kalite bir kot pantolon en çok kullandığınız giysilerse, alabildiğiniz en iyisini alın. Uzun vadede akıllıca bir yatırım olacak, her giydiğinizde size mutluluk verecektir.<br />
<br />
İkinci derecedeki giysileriniz içinse daha ucuz yerlere bakabilir, kazaklarınızı annenize, anneannenize örmesini rica edebilirsiniz. Veya kendiniz örebilirsiniz. Çarşıda pahalıya alacağınız o çingene pembesi kazağı, evde örerek çok daha ucuza çıkarabilirsiniz.</span></div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0Türkiye38.963745 35.24332210.653511163821157 0.08707199999999915 67.273978836178856 70.399572tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-21980493489795233632024-03-08T18:07:00.009+03:002024-03-08T18:10:16.579+03:00Dr. Ümit Aktaş Ramazan'da en sık yapılan 10 hatayı açıkladı!<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiocLRTnVZAa9OAYwUo_HrC464pzpiSXNFqhJhVp8edv-wPORtt2e7a22o05eFkRfAeXaQVBq_oCiSXHxABVLAZ7oNUH3x5pddPb0694nny1or1dHtfIleE7G3BeTIdb3nNwKWt-ZoOYLIDoWB4_q9q5RvmO5QMvJEVJy-Y5W3YQIkEiMg0YPotZCDlx1mH/s1200/65eaf1a6b155e8bdb0797ed8.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Dr. Ümit Aktaş Ramazan'da en sık yapılan 10 hatayı açıkladı!" border="0" data-original-height="675" data-original-width="1200" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiocLRTnVZAa9OAYwUo_HrC464pzpiSXNFqhJhVp8edv-wPORtt2e7a22o05eFkRfAeXaQVBq_oCiSXHxABVLAZ7oNUH3x5pddPb0694nny1or1dHtfIleE7G3BeTIdb3nNwKWt-ZoOYLIDoWB4_q9q5RvmO5QMvJEVJy-Y5W3YQIkEiMg0YPotZCDlx1mH/s16000/65eaf1a6b155e8bdb0797ed8.webp" title="Dr. Ümit Aktaş Ramazan'da en sık yapılan 10 hatayı açıkladı!" /></a></div><br /><div>11 ayın sultanı Ramazan ayı, 11 Mart’ta başlıyor. Çoğu insan, oruç tutarken bazı önemli noktaları atlayabiliyor ve bu da sağlık sorunlarına sebep olabiliyor. Uzun süreli açlığın ardından iftar vaktinde vücuda fazla yüklenmek ve sahurda ağır yiyecekleri tercih etmek kan şekeri dengesizliğinden baş ağrısına, halsizlikten hazımsızlık sorununa; hatta kalp krizi gibi riski durumlara neden olabiliyor. “Bu sağlık sorunlarını yaşamamak için ne yediğimize dikkat etmeliyiz” diyen Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş, oruç tutarken yapılmaması gerekenleri açıkladı. </div><div><br /></div><div>Paylaşmanın ve bereketin simgesi olan Ramazan ayının gelmesiyle birlikte oruç tutan pek çok insan iftar ve sahur hazırlıklarına başladı. Bu dönemde de doğru beslenmenin, doğru tercihler yapmanın önemine vurgu yapan Fitoterapi Uzmanı Ümit Aktaş, börek, çörek, pide gibi karbonhidratlar ve tatlılarla dolu hazırlanan abartılı iftar sofralarının, kan şekerinin önce tavan yapmasına, sonra da aniden düşmesine neden olduğunu belirtti. Dr. Ümit Aktaş, “İftar ve sahurda yapılan yanlış seçimler, sağlığımız için tehlike saçıyor. Tüm gün hiçbir şey yemeyip sonra böreklere, tatlılara saldırırsanız kendinizi acilde bulabilir, hatta kalp krizi geçirebilirsiniz!” uyarısında bulundu.</div><div><br /></div><div>İdeal bir iftar menüsünün çorba, et, balık ya da tavuk, zeytinyağlı bir sebze yemeği, ev yoğurdu veya ev turşusu ve mevsim salatasından oluşması gerektiğine değinen Dr. Ümit Aktaş, Ramazan ayında yapılmaması gerekenleri şöyle aktardı:</div><div><br /></div><div><span style="font-size: medium;"><b>Ramazan’da en sık yapılan 10 hata ve Dr. Ümit Aktaş’tan sağlıklı öneriler</b></span></div><div><br /></div><div><b>İftarda bir anda çok fazla yemek: </b>Tüm gün yemek yemeyip iftarda bir anda sisteme yüklenirseniz, kendinizi bir hastanenin acil servisinde bulma ihtimaliniz de ciddi oranda artar. </div><div> </div><div><b>Unlu çorbalar tercih etmek: </b>Orucunuzu çorbayla açın, ama unla meyane edilmiş çorbalardan kaçının. İşkembe çorbası, kelle paça çorbası, kemik suyuna yapılmış sebze çorbaları orucunuzu açmak için harika seçeneklerdir. Ramazan ayında bamya çorbasının, yemeğinin yeri ayrıdır. Bamya içindeki müsilaj denen bir madde ile mide ve bağırsak duvarını adeta koruyucu bir sıva gibi kaplayarak iftar sonrası hazımsızlık problemini önler, sindirim sorunlarının önüne geçer.</div><div> </div><div><b>Ara vermeden yemek:</b> Çorbanın ardından yemeğe 20 dakika mola vermezseniz, kan şekeriniz fırlar ve beyniniz size daha çok yemeniz için emir verir. Sindirim sorunları yaşar, mide spazmları geçirir, hatta hastanelik bile olabilirsiniz!</div><div> </div><div><b>Buğday ürünleri tüketmek: </b>Kan şekerinizin dengeli seyretmesi için tüm buğday ürünlerinden, glisemik indeksi yüksek olan pilavdan ve tabii ki tüm tatlılardan uzak durun.</div><div><br /></div><div><b>Susarım endişesi ile bir anda çok su içmek:</b> İftar sırasında bir anda çok su içmek yerine, suyu dengeli tüketin. Bir anda içilen su, böbrekler tarafından aynı hızla vücuttan atılır. İdeali iftardan imsak vaktine kadar her yarım saatte bir, bir bardak su içmektir.</div><div> </div><div><b>Enerji üretiminde hayati rol oynayan besinleri ihmal etmek: </b>Ramazan’da yapılabilecek en büyük hatalardan biridir. Sofranıza soğan, sarımsak, brokoli, lahana, karnabahar ve su teresi gibi sülfür zengini yiyecekler ekleyerek enerjinizi artırın.</div><div> </div><div><b>Sahura kalkmamak: </b>Sahura kalkmadan oruç tutarsanız ertesi gün işinize, gücünüze odaklanamaz, tüm günü açlık ataklarıyla boğuşarak geçirirsiniz. Börekle, çörekle, pideyle sahur yaparsanız da sabah kalktığınızda kanınızda çok miktarda insülin olur ve gün boyu çok acıkırsınız. Yumurtanın her türlüsü, harika birer sahur yemeğidir. Yumurtayı bol tereyağıyla pişirirseniz saatlerce tok tutar. Kavurma ya da geleneksel yöntemlerle yapılmış ya da sucukla hazırlanmış yumurta da iyi bir kombinasyon. Yanına bir de mevsim salatası eklerseniz, kan şekeriniz saatlerce dengeli seyreder ve ertesi günü rahat geçirirsiniz.</div><div> </div><div><b>Baklagillerden faydalanmamak: </b>Kuru fasulye, yeşil mercimek ve nohut gibi baklagilleri atlamayın. Baklagiller, hücrelerin enerji üretiminde elzem olan magnezyum açısından da zengindir. Ramazan ayı boyunca dolabınızda haşlanmış olarak muhafaza edip maydanoz, dereotu ve bol sızma zeytinyağı ile salata haline getirerek tüketebilirsiniz. </div><div> </div><div><b>Bolca karbonhidrat tüketmek: </b>Sahurda bol karbonhidrat tüketerek, pidenin üstüne reçel sürerek gün içinde şekerinizin düşmemesi için önlem aldığınızı düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Bitkisel omega-3 yağları zengini ceviz, badem ve fındık gibi kuruyemişler açlık ataklarını kontrol altına almakta, enerji seviyenizi korumakta en büyük destekçinizdir. Ev yoğurdunun içine damak tadınıza göre kabaca doğranmış ceviz, badem ya da fındık ekleyin. Bu lezzetli karışımın üstüne bolca tarçın serpmeyi unutmayın. Bu mis kokulu baharatın kan şekerini dengelediği, açlık ataklarını önlediği bilimsel olarak kanıtlanmıştır.</div><div><br /></div><div><b>Çok çay ve kahve tüketmek: </b>Ramazan boyunca çay ve kahve tüketiminizi sınırlamaya çalışın. Çünkü her ikisi de vücuttan su atılmasına neden olur. Çay, kahve yerine aşağıdaki bitki çaylarını tercih edin.</div><div><br /></div><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: left;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvhGazqvTY9UquufeK4LTLBco9KumrwRNcCxonYYBuWAs6GBTvvZJqLlI6UYhSmTKOfA88H-xldNDrWb5FyatpPBDT0oBvU0KSLkIy015sr63sHOcSWEWfe1LDJBD_MqLKpWjL1lsdnuBp3GvJU5lgKwWomhWk_kZsVMnLCMU6QwRs3Qi6MdBj3sMDLqP/s800/1709880530_Dr.___mit_Aktas_01.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img alt="Dr. Ümit Aktaş Ramazan'da en sık yapılan 10 hatayı açıkladı!" border="0" data-original-height="534" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhlvhGazqvTY9UquufeK4LTLBco9KumrwRNcCxonYYBuWAs6GBTvvZJqLlI6UYhSmTKOfA88H-xldNDrWb5FyatpPBDT0oBvU0KSLkIy015sr63sHOcSWEWfe1LDJBD_MqLKpWjL1lsdnuBp3GvJU5lgKwWomhWk_kZsVMnLCMU6QwRs3Qi6MdBj3sMDLqP/s16000/1709880530_Dr.___mit_Aktas_01.jpeg" title="Dr. Ümit Aktaş Ramazan'da en sık yapılan 10 hatayı açıkladı!" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Dr. Ümit Aktaş</td></tr></tbody></table><br /><div><br /></div><div><h2 style="text-align: left;">Sağlıklı Ramazan için 5 bitki çay önerisi</h2><div><br /></div><div></div><blockquote><div><b>Ihlamur çayı: </b>Sadece soğuk algınlığı ile ilişkilendirdiğimiz ıhlamur, aynı zamanda harika bir mide ve bağırsak dostudur. Susuzluğu gidermeye de yardımcı olur.</div><div><br /></div><div><b>Kimyon çayı:</b> Mideyi rahatlatır, hazımsızlık ve gaz problemine iyi gelir.</div><div><br /></div><div><b>Lavanta çayı: </b>Susuzluğu gidermek için birebirdir.</div><div><br /></div><div><b>Nane çayı: </b>Sindirim sorunlarına karşı doğal bir ilaç olan nane çayı hazırlarken bahçe nanesi denen türü tercih edin. Bu, şifalı özellikleri olan tıbbi nanedir.</div><div><br /></div><div><b>Papatya çayı</b>: İftardan sonra sindirim sorunları yaşayanlara tavsiye ederim. Ancak kullandığınız papatyanın Alman papatyası olmasına dikkat edin.</div></blockquote><div></div></div><div><br /></div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-13999471143424749392024-03-07T22:17:00.006+03:002024-03-07T22:18:01.971+03:00Erkeklerin inanılmaz sırları<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVDfiyBhYmBtVN7_ClYatennPpCV4KHQIoTjGyJU2EFYV3TK7RNxP6Hi6KiXDmmQk5f5TPZ_mO6fmxQdZULmSTnglduWcja5-271_70REwlhtQPsxapS3iw-Tw1Tr2Oa8ks3AWB4XZOq_w/s800/Erkeklerin+inan%25C4%25B1lmaz+s%25C4%25B1rlar%25C4%25B1.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Erkeklerin inanılmaz sırları" border="0" data-original-height="480" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhVDfiyBhYmBtVN7_ClYatennPpCV4KHQIoTjGyJU2EFYV3TK7RNxP6Hi6KiXDmmQk5f5TPZ_mO6fmxQdZULmSTnglduWcja5-271_70REwlhtQPsxapS3iw-Tw1Tr2Oa8ks3AWB4XZOq_w/s16000/Erkeklerin+inan%25C4%25B1lmaz+s%25C4%25B1rlar%25C4%25B1.jpg" title="Erkeklerin inanılmaz sırları" /></a></div><b><br /></b></div><div><b>Ne kadar ilişkilerde birbirimize karşı açık olmayı istesek de bazen öğrendiklerimiz karşısında yıkılabiliyoruz. İşte böyle zamanlarda soğukkanlı kalarak, doğru adımlar atmanın püf noktaları...</b></div><div><br /></div><div><b>Sırlar bombaya dönüşmeden! </b></div><div><br /></div><div>Erkekler hakkında bilmedikleriniz ve erkeklerin ön önemli sırları! Erkeklerin genelde çok sırları olmamakla birlikte; sahip oldukları sırlar, bazen şok edici olabilir. İşte kocaman gizlerle yüzleşmenin püf noktaları! Eğer 'açık ilişki yaşama fikri' ilişkinizin bir parçasıysa, ne dilediğinizi bir daha düşünmelisiniz. Açık bir ilişki, kolayca büyük bir kaosa dönüşebilir. Erkek arkadaşınız sırlarını itiraf ederken; sakin olun ve sabırlı davranın. Bunun zor olduğunu biliyoruz; üstesinden gelmeniz için uzmanlara danıştık. İpuçlarımız sayesinde sevgilinizin telefonunu kırmamayı öğrenebilirsiniz. </div><div><br /></div><div>Erkek arkadaşınız ciddi enfeksiyonlara yol açabilecek bir virüs taşıyor ve bu yüzden hâlâ ilişkiye giremediniz Bu konu, sizin düşündüğünüz gibi bir anlam ifade etmeyebilir. İnsanlar - CİYBH (Cinsel İlişki Yoluyla Bulaşan Hastalıklar (Sexually Transmitted Diseases - STD) denildiği zaman hemen rastgele cinsel ilişkiye girilmiş olduğunu düşünür. Yanlış bir karar, o hatanın bedelini hayat boyu çekmeye sebep olabilir. Bunu gizlediği için erkek arkadaşınıza kızgın olabilirsiniz, ama unutmayın ki sizi korunmasız bırakmamak için bunu size söylüyor. Ayrıca bu açıklamanın onun için hiç de kolay olmadığını göz önünde bulundurun. Büyük bir olasılıkla sizin onu terk edeceğinize ihtimal veriyor ve kendini korunmasız, utangaç ve tedirgin hissediyor... </div><div><br /></div><div>Böyle bir durumda ne zaman ve nasıl teşhis konulduğunu ve daha önce diğer CİYBH testlerini yaptırıp yaptırmadığını öğrenin. Prezervatifin yanı sıra günlük tıbbi koruyuculardan yararlanmasını sağlayın. Ona enfeksiyonun ilişkiyi bitirici bir nokta olmadığını içten bir şekilde açıklayın. İlişkiniz ciddi bir aşamaya gelene dek, seks yapmayı ertelemenin hem sizin hem de onun cinsel sağlığı açısından daha iyi olacağını unutmayın. 'Kendini bulmak için' çalıştığı yerden istifa etmek istiyor </div><div><br /></div><div><b>Tam olarak ne yapmak istiyor? </b></div><div><br /></div><div>Ona açıkça fikirlerini sorun ve hayatındaki bu değişikliğin ilişkinizi nasıl etkileyeceğini konuşun. Ne yapmak istediği konusunda belirsiz ya da geleceği hakkında bir fikri yoksa, endişelenmek için tam vakti! Kendini bulmaya çalışması, bütün gün PES oynayıp, iyice çocuklaşmasını gerektirmiyor. Erkek arkadaşınız hem hayallerindeki 'O'na kavuşmalı; hem de hayatını bir düzene sokmalı… Eğer ortak geliriniz bir düşüş içerisindeyse, kendi ihtiyaçlarınızı da göz önünde tutarak, oturup geleceğe dair ortak bir plan yapmalısınız. Evinizin daha düşük sermaye ile nasıl işleyeceğini planlayın.</div><div><br /></div><div>Ortak hesabınızdan gizlice para çekerek, yepyeni bir plazma TV aldı Çok pahalı bir çanta alarak, erkek arkadaşınızın skoruna yeni bir skorla karşılık verin. Buradaki sorun aslında para değil, birlikteliğin zedelenmesi. Böyle durumlarda sessiz kalmak, ilişkinizin sağlığı açısından çok yararlı olmayacağından içinde bulunduğunuz karışıklığı açıkça belirtin. "Seni benim fikrimi almadan ortak hesabımızdaki parayı harcamaya iten fikri bilmek istiyorum." gibi bir cümleyle giriş yapabilirsiniz. "Bana danışmadan büyük kararlar alman beni incitiyor." gibi cümlelerle doğrudan duygularınızı ifade edin. </div><div><br /></div><div>Gelecekteki muhtemel sorunlarınızı en aza indirgemek için haftada en az bir kez finansal durumunuz ve kaynaklarınızı nasıl kullanacağınız hakkında konuşmanız daha sağlıklı bir ilişki yürütmenizi kolaylaştıracaktır. Bir diğer iyi fikir de hem kişisel hem de ortak banka hesapları açtırmak olabilir. Ne de olsa her yetişkinin bir köşede hesap vermeden harcayabileceği bir miktar paraya ihtiyacı vardır. Erkek arkadaşınız fikrini değiştirdi ve çocuk sahibi olmak istemiyor Bu karar ani bir hayal kırıklığı yaratabilir. Çok net bir fikir olduğundan, bu kararın tartışmaya pek de açık olmadığını anlamak önemlidir. </div><div><br /></div><div>Kariyeri, yaşayacağınız yer ya da nereye tatile gideceğiniz hakkındaki kararlar pek de hayatınızın akışınızı değiştirecek bir etki yaratmazken, çocuk sahibi olmak geriye dönüşü mümkün olmayan bir karardır. Eğer çocuk sahibi olmak, sizin için hayati bir zorunluluk taşıyorsa, partnerinizin bir şekilde kararını değiştirmesini dilemekten başka çareniz yok gibi. Onun dışında, sizinle baş başa bir gelecek hayal etmiş olabileceği noktasını da aklınızdan çıkarıp, aklınıza kötü düşüncelerin yerleşmesini sağlamayın. </div><div><br /></div><div><b>Sizinle birlikte olmadan önce en iyi kız arkadaşıyla yattı </b></div><div><br /></div><div>Peki, ama bunu neden şimdi söyleme ihtiyacı hissetti? Eğer onu bir şekilde sorgulamadıysanız, bu itiraf sizin açınızdan biraz yaralayıcı ve ağır olabilir. Bu tip açıklamaların ne ilişkinizi derinleştirici ne de iyileştirici özelliği vardır. Bu itirafı neden yaptığı hakkında mantıklı bir açıklama yapamazsa, köşeye sıkıştıran sorular sorun: Önceki kız arkadaşıyla ilişkisi ne zaman başladı? Seksten sonra bir daha yatmaya yeltendi mi? Önceki kız arkadaşına ya da herhangi birisine karşı hâlâ derin duygular besliyor mu? Kıskançlıklarla dolu bir geçmişiniz olmadığını göz önünde bulundurursak, bütün gücünüzle cevaplarını irdeleyin. Hislerinize güvenin ve gerçek ne kadar acı da olsa bunu kabullenin. Her şeyin sonunda, ilişkinin neresinde olduğunuzu açıkça göreceksiniz.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-39680658939257730792024-03-05T22:12:00.000+03:002024-03-05T22:12:44.464+03:00İdrar yolu enfeksiyonları menopoz belirtisi olabilir <div><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5Adeg7MfcYs2yWMhmO6BfJC1U5WHJ37ZO7x5Eup9BRKB4fZC1V-I_cImXouQR4zq91ZDVyniu555virBhcdoXNJthHNd84IZEgmqiQoeysnr_drv4pNGJ8l6xa9FI-h0SPjfm0L7j-Pc9/s800/%25C4%25B0drar+yolu+enfeksiyonlar%25C4%25B1+menopoz+belirtisi+olabilir.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="İdrar yolu enfeksiyonları menopoz belirtisi olabilir" border="0" data-original-height="500" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh5Adeg7MfcYs2yWMhmO6BfJC1U5WHJ37ZO7x5Eup9BRKB4fZC1V-I_cImXouQR4zq91ZDVyniu555virBhcdoXNJthHNd84IZEgmqiQoeysnr_drv4pNGJ8l6xa9FI-h0SPjfm0L7j-Pc9/s16000/%25C4%25B0drar+yolu+enfeksiyonlar%25C4%25B1+menopoz+belirtisi+olabilir.jpg" title="İdrar yolu enfeksiyonları menopoz belirtisi olabilir" /></a></div><span style="font-size: medium;"><br /></span></b></div><div><b><span>Kadının adet döngüsünün son bulduğu ve gebe kalamadığı menopoz dönemi birçok belirtiyle kendini gösteriyor. </span></b></div><div><br /></div><div>Bu belirtilerin temelinde östrojen ve progesteron hormonlarının üretiminin düşmesi olduğunu hatırlatan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, menopoz döneminin, öncesi ve sonrası da dâhil olmak üzere 3-5 yıl kadar süren bir süreç olduğunu ve birçok belirti verdiğini söyledi. </div><div><br /></div><div>Kadının menopoz tanısının kesinlik kazanması için 12 ay boyunca hiç menstrüel kanama olmaması gerekiyor. Ancak bu dönem 3-5 yıl arasında sürebiliyor. Hatta bazı kadınlarda menopoz dönemi 8 yıl kadar uzayabiliyor. Menopozun belirti vermeden birden bire ortaya çıkan bir dönem olmadığını söyleyen Yeditepe Üniversitesi Kozyatağı Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, sıcak basması, adet dönemi düzensizlikleri gibi bilinen belirtilerinin yanında idrar yolu enfeksiyonu gibi daha az bilinen şikâyetlerle de kendini gösterdiğini söyledi. “Bir kadın menopoza gireceğini vücudunda oluşan belirtilerden yola çıkarak anlayabilir” diyen Prof. Dr. Attar şu bilgileri verdi: “Menopoz dönemi üç aşamada değerlendirilir. İlk dönem menopoz öncesi “perimenopoz” olarak adlandırılan menopozal semptomların başlangıcından postmenopoza kadar olan süreçtir. İkinci dönem “Menopoz” yani son adet dönemidir. 3. ve son dönem de “postmenopoz” denilen son adet kanaması ile yaşlılık dönemi arasındaki dönemdir.” </div><div><br /></div><div>Menopoz döneminde kişide fiziksel ve psikolojik pek çok değişikliğin ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Rukset Attar, bazı kadınların bu döneme hiç rahatsızlık çekmeden ya da çok az şikâyetle girse de genellikle 6 belirtinin çok önemli olduğuna işaret etti. Söz konusu belirtileri sıraladı. </div><div><br /></div><div><b>ADET DÖNEMİ DEĞİŞİKLİKLERİ KİŞİDEN KİŞİYE FARKLILIK GÖSTERİR</b></div><div><br /></div><div>Adet dönemlerinin ağırlaşması, uzamaya başlaması veya bu dönemlerin daha hafif geçmesi, düzensizleşmesi, kişinin menopoza gireceğinin ilk habercilerinden. Prof. Dr. Rukset Attar, adet dönemindeki bu farklılıkların kişinin yapısı, genetik özellikleri, doğum sayısı, doğumun normal ya da sezaryen olması gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterebildiğini anlattı. </div><div><br /></div><div><b>DİYABETLİ KADINLARDA MENOPOZ DÖNEMİNDE İDRAR YOLU ENFEKSİYONU DAHA SIK</b></div><div><br /></div><div>Menopoz döneminde idrar yolu enfeksiyonlarının da daha sık görüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Rukset Attar, “östrojen hormonunun eksikliği idrar yolu enfeksiyonlarına neden olabiliyor. Vajen ve üretra (dış idrar yolu) bölgesinde kuruluk, cinsel ilişki sırasında ağrı, idrar yaparken yanma ve sık idrara çıkma görülüyor. Yaşla birlikte mesane hem hacmini hem de elastikiyetini kaybetmeye başlıyor ve sık tuvalete çıkma ihtiyacı da burada başlıyor. Genital duvarların zayıflamasına bağlı olarak üretra incelenebilir ve bu durum nedeniyle bakteriler mesaneye daha kolay erişir. Dolayısıyla kadınların yaşlanmasına bağlı olarak daha sık idrar yolu ve böbrek enfeksiyonları görülür” dedi. </div><div><br /></div><div>Kadınlarda bu riskin son adet döneminden sonraki dört veya beş yıl içinde artmaya başladığına dikkat çeken Prof. Dr. Rukset Attar, özellikle diyabet gibi bazı kronik hastalıkları olan veya tekrarlayan kronik hastalıkları olan kişilerin idrar kaçırmaya daha yatkın hale getirdiğine işaret etti. Bu durumu yönetebilmenin tedaviyle mümkün olabildiğini hatırlatan Prof. Dr. Attar, kadınların bu durumu yaşlanmanın bir sonucu olarak görmemeleri gerektiğini söyledi. </div><div><br /></div><div><b>ANİ SICAK BASMALARI EN UZUN SÜREN ŞİKÂYETLERDEN BİRİ</b></div><div><br /></div><div>Ani sıcak basmaları menopozda en çok şikâyet edilen belirtilerden biri. Östrojen hormonunun azalmasından kaynaklanan bu sürecin menopozdan 2 yıl kadar önce “perimenopoz” döneminde başladığını aktaran Prof. Dr. Rukset Attar, sözlerine şöyle devam etti: “Bu şikayet menopoz süresince de devam eder ve postmenopoz döneminde azalarak sona erer. Menopoz döneminde görülen ani sıcak basmaları olarak bilinen vücut ısısında artışlar, özellikle geceleri uyku sırasında, aşırı terlemeye de yol açabiliyor.”</div><div><br /></div><div><b>PSİKOLOJİDEKİ OLUMSUZ ETKİLER PERİMENOPOZ DÖNEMİNDE YOĞUNLAŞIYOR</b></div><div><br /></div><div>Menopoz döneminde yine östrojen hormonundaki azalmaya bağlı olarak kişide depresyon, şiddetli kaygı veya istikrarsız, dengesiz davranışlar görülebiliyor. Özellikle perimenopozal dönemdeki kimi kadınlarda ağlama krizleri, duygu durum dalgalanmaları, depresif hissetme gibi şikâyetler görülebildiğini de aktaran Prof. Dr. Rukset Attar kimi kadınların da sebebini bilmeden öfkeli ve normalden daha alıngan olabileceğini de söyledi. </div><div><br /></div><div><b>ODAKLANMA SORUNU GEÇİCİDİR</b></div><div><br /></div><div>Menopoz sırasında odaklanma ve hafıza önemli derecede geriler. Hatırlamak ya da farklı şeylere dikkatini vermek zorlaşabilir Bu tip odaklanma ve hafıza gerilemesinde stresin önemli bir faktör olduğunu söyleyen Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Rukset Attar, şu bilgileri verdi: </div><div><br /></div><div>“Menopoz döneminde odaklanma ve hafıza sorunları yaşayan birçok kadın birkaç sene içerisinde Alzheimer olacağından korkar. Oysaki bu şikâyetler dönemseldir. Unutkanlık ve odaklanma konusunda endişelenmelerine gerek yok</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-29230338157490265272024-03-04T23:11:00.006+03:002024-03-04T23:12:01.579+03:00Edebi Zaafımız: Kızarmış Patates<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgS4I3s9MsN47QKRPKYrh3vKKR9U-j8h6sgmpz4XJmb6iiwzk61W3qhRCI7Qk6WfhCHD5ZEgObEzelI6DYExv48PWY5WkAjbs1zq8QI6_vpr_uHUMlP9zyZB9ez5YRE978U416uwrN16Qe/s1600/K%25C4%25B1zarm%25C4%25B1%25C5%259F+Patates.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjgS4I3s9MsN47QKRPKYrh3vKKR9U-j8h6sgmpz4XJmb6iiwzk61W3qhRCI7Qk6WfhCHD5ZEgObEzelI6DYExv48PWY5WkAjbs1zq8QI6_vpr_uHUMlP9zyZB9ez5YRE978U416uwrN16Qe/s1600/K%25C4%25B1zarm%25C4%25B1%25C5%259F+Patates.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b></div><div class="gmail_quote"><b>Kızarmış gıdalar sağlığımızı tehdit ediyor ama biz yemeye devam ediyoruz!</b><br /> <br /> Harvard Üniversitesi Epidemiyoloji ve Beslenme Profesörlerinden Eric Rimm, kızarmış patatese savaş ilan edip "bir öğünde en fazla altı adet kızarmış patates yememiz gerektiğini" söyleyince ortalık savaş alalına döndü: Kimi profesörle dalga geçerken kimi de kendisini "Amerikan tarzı beslenme düşmanı" ilan etti. Harvard T.H. Chan Kamu Sağlığı Okulu'nda öğretim görevlisi olan profesörün makalesi New York Times'da yayınlanınca Diyetisyen Emre Uzun "Eric Rimm ne demek istiyor? Sizce 6 adet patates derken ciddi olabilir mi?" sorusunu yanıtlıyor.<br /> <br /> Emre Uzun; "Kızarmış yiyecekler Amerikan halkının en büyük zaaflarından biri... Hele yağda kızarmış yiyecekler... Yaşam şekilleri, beslenme alışkanlıkları, sofra gelenekleri bunu emrediyor ama artık bundan 100 yıl öncesinde yaşamıyoruz ve bunu kabullenmek istemiyorlar" diyor. O zaman Profesör Eric Rimm sadece 6 adet kızarmış patates demekte haklı mı?" , "Haklı" diyor ve açıklamaya başlıyor:<br /> <br /> <h2 style="text-align: left;"><b>Patatesi tanıyor muyuz?</b></h2> "Patates, tek başına bile yüksek kalorili bir gıda... Bir de bunu yağda kızartıp yediğinizi düşünün... Bir kere patatesi kızarttığınızda iki olumsuzluğa zemin hazırlarsınız: Hem kendinizi susuz bırakırsınız, hem yağda kızarttığınız için kalorisini yükseltirsiniz hem de içindeki vitamin ve mineralleri kızartarak ortadan kaldırırsınız. Patates besin olarak sağlıklıdır; püresini, ezmesini, salatasını miktar ve porsiyon dahilinde tüketebilirsiniz ama kızarttığınızda iş değişiyor; o masum yumru sebze canavarlaşıyor" diyor. Diyetisyen Emre Uzun konuyu bir örnekle açıklıyor.<br /> <br /> "Örnek o kadar çok ki... Mesela patateste doğal olarak C Vitamini vardır. Ama siz patatesi kızarttığınız anda bu C vitamini ortadan kaybolur" diyor ve ekliyor: "Bu kadarla kalsa iyi... Restorana gidip ama hamburgerinizin yanında ama yediğiniz menünün bir parçası olarak tabağınıza patates kızartması koyuyorlar. İşte size soru: O patates hangi yağda kızartıldı, biliyor musunuz? Ya hidrojene edilmiş ve son derece sağlıksız yağlarda kızartıldıysa?"<br /> <br /> Orta boy bir patates besin kalorisi olarak yaklaşık 1 dilim (25g) ekmeğe eşdeğerdir, tabi pişirme yöntemi kaloriyi belirlemede çok önemli. Örneğin 1 porsiyon (80g) kızarmış patates yaklaşık 250-270 kaloridir. Kızartma işleminde besinsel faydalı vitaminleri de kaybetmektedir.<br /> <br /> Bunun yerine glisemik indeksi de düşürmek ve kan şekerini dengede tutmak için haşlanmış orta boy patatesi yoğurt ile tüketebilir, yaklaşık 140-150 kkal ile öğününüzü tamamlayabilirsiniz.<br /> <br /> Glisemik indeksi düşürmek için patatesi haşlayıp ,1 gün buzdolabında dinlendirdikten sonra da tüketebilirsiniz. Böylelikle kan şekerinde ani yükselmeleri engellemiş olursunuz.<br /> <br /> Bunun dışında patatesin suyu da yine kan şekerini dengelemede, reflü ve idrar yollarında taş oluşum riskini önlemede yardımcıdır.<br /> <br /> Patates B6,A,C, K ve E vitaminleri içermektedir, bunun yanında folatlar açısından da zenginidir. Tam bir potasyum deposu olan patates aynı zamanda kalsiyum, demir, magnezyum, demir, bakır manganez içermektedir. Lif açısından zengindir ve kabızlığa karşı etkili ve kolon kanserine karşı koruyucudur.<br /> <br /> <h2 style="text-align: left;"><b>Kızartmayla donatılan sofralar</b></h2> Çare nedir peki, hiç kızartma yememek mi? Emre Uzun "Çok iyi olurdu ama biz de tıpkı Amerikalılar gibi yağda kızartılarak pişirilmiş yemekleri seviyoruz. Yapmamız gereken az yemek, haftada 1-2 kereyi geçmemek ve evimizde hazırlamak ama bunu yapamıyorsak sağlıklı kızartıldığından emin olduğumuz restoranları tercih etmek" diyor ve kızartılmış besinlerdeki tehlikeye bir kez daha dikkat çekiyor: "Dünyanın her köşesinde yağda kızartılmış yiyecekler karşınıza çıkar. Çünkü hem masrafsız hem de hızlı bir yiyecek hazırlama yöntemidir ama sağlıksızdır. Trans yağ kullanılabilir, hidrojene yağ kullanılabilir... Kızartılan bu yiyecekler o kızartma tenceresinden olağanüstü ve sağlıksız bir kaloriyi üstlenmiş olarak çıkabilir. Bu kalori de sizi özellikle kalp ve damar hastalıklarına doğru sürükleyebilir" diyor.<br /> <br /> Eric Rimm'e "6 adet patates konusunda hak verdiğini" de tekrarlıyor: "Bazen sofraya hangi yemeği servis ettiğimizi unutuyoruz; bir bakıyoruz ki sebzeden ete, salatadan tatlıya her şey kızartılmış malzemeyle hazırlanmış. Bu bünye üzerinde yıpratıcı ve sağlıksız bir etkiye sahiptir. Kızarmış yiyeceklerin zararlarıyla başa çıkmak zordur. Evet, kızartmalar lezzetli ama sağlığınız damak zevkinizden önce gelmelidir!"<br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-58860237548537165012024-03-03T17:06:00.004+03:002024-03-03T17:06:22.352+03:00Kulaklarımız da kalbimiz kadar hassas<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDAUUhUfBN29VkmP1ORVv8VdzhYSX2WI99DEWFnJmHD3xsmYA6ZKBujRGFePVfG7AuQ9DVkAKfugziDdRE_5XrO5hRTFiUyiCf6knf_6unCbc0oJlekiQdydK9fk9_g0N_v3RvbvXdvRyVCCO16cc7vKdYXKYuxaBRfxqr71u70vyE-DKHUg0yDj4dqcfU/s800/2150038490.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Kulaklarımız da kalbimiz kadar hassas" border="0" data-original-height="600" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiDAUUhUfBN29VkmP1ORVv8VdzhYSX2WI99DEWFnJmHD3xsmYA6ZKBujRGFePVfG7AuQ9DVkAKfugziDdRE_5XrO5hRTFiUyiCf6knf_6unCbc0oJlekiQdydK9fk9_g0N_v3RvbvXdvRyVCCO16cc7vKdYXKYuxaBRfxqr71u70vyE-DKHUg0yDj4dqcfU/s16000/2150038490.jpg" title="Kulaklarımız da kalbimiz kadar hassas" /></a></div><br /><div><b>Yüksek ses müzik dinlemek bazen enerjimizi atma anlamında bize kendimizi iyi hissettirse de kalıcı işitme hasarlarına sebep olabiliyor. </b></div><div><br /></div><div>Özellikle son dönemlerde kablosuz kulaklıkların hayatımıza kullanım pratikliğinden dolayı dahil olması kulaklıklarla ikiz yaşamamıza sebebiyet verdi. Bununla birlikte kalıcı sorunlara da davetiye çıkardı. </div><div><br /></div><div>Elbette sadece kulaklıklar değil, yüksek sese maruziyet iş ortamı, sosyal ortamlar, trafik gibi farklı ortamlarda olabilir. “Yüksek ses nedeniyle iç kulaktaki hücreler hasara uğrar; bu hasarın miktarı sesin şiddetine ve maruziyet süresine göre değişir.” diyen Liv Hospital KBB Uzmanı Op. Dr. Irmak Uçak, yaşlanmaya bağlı gelişen işitme kayıplarından sonra, ikinci en sık görülen işitme kaybının gürültüye bağlı işitme kayıpları olduğunu belirterek konu hakkında bilgiler verdi.</div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Gürültüye bağlı oluşan işitme kayıpları önlenebilir</h3><div>Gürültüye bağlı işitme kayıpları, yaşlanmaya bağlı gelişen işitme kayıplarında sonra, ikinci en sık görülen işitme kaybı şeklidir. Gürültüye bağlı işitme kayıpları önlenebilir bir sağlık problemidir. </div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Sesin şiddeti ve maruziyet süresi önemlidir</h3><div>Yüksek sese maruziyet iş ortamı, sosyal ortamlar, trafik gibi farklı ortamlarda olabilir. Yüksek ses nedeniyle iç kulaktaki hücreler hasara uğrar; bu hasarın miktarı sesin şiddetine ve maruziyet süresine göre değişir. </div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Geçici çınlamalar genellikle 48 saat içerisinde düzelir</h3><div>Birçok insan hayatlarının bir döneminde yüksek sesli ortamlarda bulunduktan sonra, kulak çınlaması ve işitmede azalma hissetmiştir. Kalıcı bir hasar oluşmamışsa, yüksek sese maruziyet sonrası gelişen işitme kaybı ve çınlamalar genellikle 48 saat içerisinde düzelmektedir.</div><div><br /></div><div>Yüksek ses, ani patlayıcı veya kronik gürültü şeklinde olabilir </div><div><br /></div><div>Yüksek sese bağlı işitme kayıpları akustik travma veya kronik gürültüye bağlı işitme kaybı şeklinde görülebilir:</div><div><br /></div><div>•<span style="white-space: pre;"> </span>Akustik travmalar; genellikle kısa süreli, ani patlayıcı sesler sonucunda ortaya çıkarlar. İşitme kaybı ani başlar, genellikle tek taraflıdır veya işitme kaybı asimetriktir. </div><div>•<span style="white-space: pre;"> </span>Kronik gürültüye bağlı işitme kayıpları genellikle yıllar içerisinde yavaş ilerler, bu nedenle fark edilmeleri daha zordur. İşitme kaybı çift taraflıdır ve genellikle simetriktir.</div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Devamlı sese maruziyet daha riskli</h3><div>Aralıklı şekilde maruz kalınan gürültü, devamlı şekilde maruz kalınan gürültüye kıyasla daha az işitme kaybına neden olur. Bu nedenle gürültülü ortam çalışanlarının saatlerinin buna göre düzenlenmesi işitme kaybı riskini azaltabilir. </div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Kalıcı işitme kayıplarında işitme cihazı kullanılır</h3><div>Medikal ya da cerrahi olarak kesin bir tedavi seçeneği bulunmamakla birlikte gürültüye bağlı işitme kaybı, çoğunlukla önlenebilir bir hastalıktır. Gürültüye bağlı kalıcı işitme kaybı geliştiğinde ise kullanılan tek tedavi şekli işitme cihazıdır.</div><div><br /></div><h3 style="text-align: left;">Koruyucu kulaklık ve tıkaç kullanımı önemli </h3><div><ul style="text-align: left;"><li>Dünya Sağlık Örgütü (WHO), işitme bozukluğunu önlemek için gürültüye maruz kalma seviyelerinin gün içinde 70 desibeli, 1 saatlik süre boyunca ise 85 desibeli aşmamasını önermektedir. Düzenli olarak 85 desibelin üzerindeki gürültünün yakınında bulunmak işitme kaybına neden olabilir. </li><li>Çok yüksek gürültülü ortamlarda kulak tıkaçları, koruyucu kulaklıklar veya ikisi birden kullanılmalıdır. Kulak tıkaçları 15-30 desibel, koruyucu kulaklık 30-40 desibel ses zayıflatma etkisine sahiptir. Koruyucu kulaklık ve tıkaçlar kulak kanalından sesi azaltmada etkilidir ancak kafa kemikleri ile iç kulağa iletilen ses de göz önünde bulundurulmalı ve yüksek sese maruziyetten mümkün olduğunca kaçınılmalıdır.</li><li>Yüksek sesli oyuncaklar risk yaratabilir</li><li>Gürültüye bağlı işitme kaybının en yaygın nedenleri arasında yüksek sesli müziğe, ağır makinelere veya elektrikli aletlere ve silah ateşine maruz kalma yer alır. Çok yüksek ses çıkaran oyuncak tabanca gibi oyuncaklarla oynayan çocuklarda yüksek frekanslarda işitme kaybı görülebilir.</li><li>İşitme kaybı kalıcı ve geri döndürülemez olabilir</li><li>Gürültüye bağlı işitme kaybı kalıcı ve geri döndürülemez olabilir. Bu nedenle aşırı yüksek seslere maruz kalmayı önlemek veya sınırlandırmak önemlidir. Ani işitme kaybı, devam eden çınlama veya kulakta ağrı varsa vakit kaybetmeden bir kulak burun boğaz uzmanına başvurmalıdır.</li></ul></div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-46356134688072482332024-02-26T23:30:00.002+03:002024-02-26T23:30:30.312+03:00Gebelikte kozmetik nasıl kullanılmalı?<div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX-5yDVJxoCk66Wy0ctUfGSHvVZQ-KLPz1RemGwPcsjTihtRIIAsPvH6_InCf8MjxK-MwJBjMmgxYc3uq6o4TbliuncmOxiwgWWljC6cLo7LLZUzWgoKdPhKz3b2InqkrUcobfuyguHATDaSbzC61YxRWC-aTbu5rjXHlDX6zk4TcnDU3G9jrbXLcblPnY/s916/Gebelikte%20kozmetik%20nas%C4%B1l%20kullan%C4%B1lmal%C4%B1.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Gebelikte kozmetik nasıl kullanılmalı?" border="0" data-original-height="611" data-original-width="916" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhX-5yDVJxoCk66Wy0ctUfGSHvVZQ-KLPz1RemGwPcsjTihtRIIAsPvH6_InCf8MjxK-MwJBjMmgxYc3uq6o4TbliuncmOxiwgWWljC6cLo7LLZUzWgoKdPhKz3b2InqkrUcobfuyguHATDaSbzC61YxRWC-aTbu5rjXHlDX6zk4TcnDU3G9jrbXLcblPnY/s16000/Gebelikte%20kozmetik%20nas%C4%B1l%20kullan%C4%B1lmal%C4%B1.webp" title="Gebelikte kozmetik nasıl kullanılmalı?" /></a></div><br /></b><b><span class="Apple-style-span" style="font-family: inherit;">Hamilelik döneminde kozmetik kullanımında çok dikkatli olmalısınız...</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Uz. Dr. Zerrin Baysal “Hamilelik döneminde kozmetik kullanımı “hakkında bilgi verdi.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Etiler Memorial Polikliniği ve Memorial Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uz. Dr. Zerrin Baysal “Hamilelik döneminde kozmetik kullanımı “hakkında bilgi verdi. Hamile kadınların en büyük sıkıntıları; ilaç, ışın, kimyasal maddeler ve deri yoluyla maruz kaldıkları maddelerin zararlarıdır. Bu kimyasal maddeler; solunum yoluyla, ağız yoluyla veya tensel temas ile alınabilirler. Bazı maddeler anne karnındaki bebeğin ( fetus) gelişimini olumsuz etkileyeceği gibi bazı maddelerinde hiçbir yan etkisi olmadığı deneylerle gösterilmiştir. Bazılarının ise, kötü etkilerinin olup olmadığı halen bilinmemektedir. Kimilerinde ise, gebeliğin belirli sürelerine kadar zararlı etkili, daha sonraki aylarda zararsızdır. Bu yan etkiler, bebeğe hem fiziksel hem de zihinsel zararlar verebilir, gelişimini engelleyebilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Özellikle saç boyarken tedbirli davranın</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Kozmetik ( saç boyaları, kremler, parfümler, temizleyici maddeler vs..) kullanımında, genelde, en sık problem saç boyalarıdır. Sıklıkla kullanılan, kalıcı ve yarı kalıcı boyaların içindeki maddelerle yapılan deneylerde, bebek üzerine zarar verici etkiler görülmemiştir. Fakat tedbirli davranmak için, doğum sonrasına kadar saçların boyatılmaması daha uygundur. Değişiklik yapmak, beyazlarınızı gizlemek veya dip boya yaptırmak istiyorsanız, gebeliğin ilk üç ayından sonra, bitkisel saç boyaları kullanabilirsiniz.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Saç düzleştirme ve perma işlemlerini hamilelik sonrasına bırakın</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Saç düzelticilerin ( straightener) ki bunlar sodyum hidroksit ve bisülfit denilen kimyasal oluşumlardır ve kullanılmaları tavsiye edilmemektedir. Saç düzeltmelerin, hava ısı ve press yolu ile yapılması daha güvenlidir. Perma gibi yöntemlerde ise kullanılan kimyasal maddeler saçlı deriden emilip kana karışabilir. Bunların kullanılması ile bebekte doğumsal sakatlık gelişmesi arasında ilişki saptanamamıştır, fakat tamamen güvenilir olduğunu söyleyebilmek içinde daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bu yüzden doğum sonrasına kadar saçlarınızın doğal kalmasında fayda vardır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Nemlendiricileri rahatlıkla kullanabilirsiniz</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Deodorant, şampuan, ve diğer cilt bakım ürünlerinin, bebek gelişimi üzerine zarar verici etkileri olup olmadığı üzerine yeterli bilimsel araştırma olmamakla beraber şimdiye kadar herhangi bir problem rapor edilmemiştir. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Cilt için kullanılan kremleri rahatlıkla kullanabilirsiniz. Cilt çatlaklarının oluşmasını azaltmak için kakao ve lanolin kremleri kullanılabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Hamilelik döneminde makyajın zararlı olup olmadığı da sıkça sorulan sorulardan biridir. Ancak;</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">bu konuda herhangi bir çalışma yapılmamış olmakla birlikte; bugüne kadar makyajın hamilelik üzerinde olumsuz bir etkisi görülmemiştir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Bebeğin gelişimindeki en önemli zaman ilk üç aydır. Bu süre içindeki zararlar diğer aylara göre daha fazla olmaktadır, kısa bir süre için biraz daha dikkatli olmak hem bizim hem de bebeğimizin sağlığı açısından faydalı olacaktır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Çok sıcak su ile banyo yapmaktan kaçının</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Hamilelik her yönüyle dikkat ve bakım isteyen bir süreç. Sağlıklı bir bebek sahibi olmanın yanında, annenin de kendine özen göstermesi arzulanan ve göz ardı edilmemesi gereken bir nokta. Hamilelikte ve sonrasında anneleri en fazla üzen konuların başında ise fazla kilolar ve cilt problemleri (çatlaklar) geliyor.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Doğumdan sonra vücudun deforme olmaması için hamilelik sırasında çok uzun süren ve çok sıcak banyolardan kaçınmak gerekiyor. Eğer bundan vazgeçemiyorsanız, hiç olmazsa çıkmadan önce ılık bir duş alıp bebeği rahatlatın. Aslında yalnızca ılık bir duş en uygunudur. Arada bir yapılacak hafif kese, kan dolaşımını artırır. Daha sonra kol ve bacaklara vücut sütü de tatbik ettiğinizde günlük vücut bakımınız bitmiş demektir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Gebelikte fizyolojik cilt değişiklikleri ile baş etmek mümkün</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Hangi kadında gebelikte ne gibi bir cilt değişikliği ortaya çıkacağını tahmin etmek zordur. Bazı anne adayları gebelik döneminde herhangi bir cilt sorunu yaşamazken, bazılarında cilt kuruluğu, karın çatlakları, kaşıntı, ciltte yağlanma gibi sorunlar ortaya çıkabilir. Bazı anne adaylarında da başta yüz olmak üzere vücudun her yerinde çok sayıda lekeler oluşabilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Gebelikte cilt değişikliklerinin sorumlusu gebeliğe bağlı her tür değişiklikte olduğu gibi gebelik döneminde artan hormonlardır...</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Melasma, Kloazma (Gebelik maskesi)</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Sıklıkla yanaklar, alın, üst dudak, burun ve çenede düzensiz sınırlı kahverengi lekelere “gebelik maskesi” denir. Yüzde 70-90 kadında görülen bu pigment artışı doğumdan sonra sıklıkla ortadan kalkar. Ender durumlarda pigment artışı adeta bir dövme yaptırılmış gibi cildin derin katlarına ulaşır. Böyle durumların tedavisi bu konuda tecrübeli bir cilt uzmanı tarafından gerçekleştirilir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Hamilelikte güneş ışınlarına karşı dikkatli olun</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Yoğun bir ultraviyole ışık kaynağı olan güneşten uzak durmak ve güneşe çıkıldığı zamanlarda en az 20 faktörlü bir güneşlenme kremi kullanmak lekelenmelerin azaltılmasında oldukça etkilidir. Yazın bulutlu havalarda bile güneşin UV ışınlarının cilde etki gösterebileceği unutulmamalıdır.Lekelenme olan bölgelerin makyajla kapatılmasında bir sakınca yoktur.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Gebelikte sivilceler</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Gebelikte özellikle 8. haftadan itibaren değişen hormonal ortam bazı anne adaylarında önceden varolan sivilcelerin artmasına ya da ilk defa gebelik döneminde sivilcelerin ortaya çıkmasına neden olur. Ender durumlarda ise varolan sivilcelerde azalma görülür. Yüz cildi temiz ve kuru tutulmalıdır. Sivilceler kozmetik sorunlar yarattığında doktor önerisine göre topikal (bölgesel) ilaçlar kullanılabilir Dikkat edilmesi gereken diğer bir nokta da şudur: izotretinoin içerikli "sivilce ilaçlarının" doğumsal anomalilere neden olduğu kanıtlanmıştır. Bu yüzden gebelik döneminde sivilceleriniz için ilaç kullanmadan önce mutlaka doktorunuza danışmalısınız!</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">Tırnak değişikliklerini önemseyin</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Tırnaklar cildin bir uzantısı olarak kabul edilirler ve gebelik döneminde artan hormonların etkisiyle tırnaklar yumuşayıp incelerek kolay kırılır hale gelebilirler. Tırnak cilası durumu daha da kötüleştirebilir. Bulaşık ve çamaşır yıkarken lastik eldiven kullanmak, el ve tırnaklara nemlendirici losyon sürmek çoğu durumda faydalı olur.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">El ve ayaklarda kızarıklık</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Latincede “palmoplanter eritem” adı verilen bu durum, gebelik dışındaki bir dönemde ortaya çıktığında bir karaciğer hastalığını düşündürmesine karşın; gebelik döneminde fizyolojik olarak ortaya çıkabilir. Avuç içlerinde ve nadiren de ayak tabanlarında kızarıklık ve kaşıntı şeklinde ortaya çıkar. Palmar eritemin de diğer çoğu cilt değişikliğinde olduğu gibi gebeliğe bağlı olarak kandaki östrojenin artması nedeniyle ortaya çıktığı düşünülmektedir. Kaşıntı şiddetli olduğunda nemlendirici kremler faydalı olabilir. Nemlendiricilere cevap vermeyen kaşıntılarda ise doktor önerisine göre bazı ilaçlar kullanılabilir.</span></div><div><br />
</div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-89516738252703352362024-02-25T18:37:00.000+03:002024-02-25T18:37:08.679+03:00Kırmızı erkeğin rengi<div><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjkVPhcCk1kknXnI_5CXW3hWu2gqFwmy486QgMmkJ6j28-6FxPH9EnGEI93ftcepWNex0gBTBI0FoeZdjBGi6CyPpDzQE_pcDem7ONyZitRIfEnhjsPRRg6egSmYqz0vYasORXEdeXBeYrabxi84pDKZYeK3aEJ9rI8J64uRcIH2h_XiFTC7-tqMXOUNQ=s800" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Kırmızı erkeğin rengi" border="0" data-original-height="533" data-original-width="800" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/a/AVvXsEjkVPhcCk1kknXnI_5CXW3hWu2gqFwmy486QgMmkJ6j28-6FxPH9EnGEI93ftcepWNex0gBTBI0FoeZdjBGi6CyPpDzQE_pcDem7ONyZitRIfEnhjsPRRg6egSmYqz0vYasORXEdeXBeYrabxi84pDKZYeK3aEJ9rI8J64uRcIH2h_XiFTC7-tqMXOUNQ=s16000" title="Kırmızı erkeğin rengi" /></a></div><br /><b><br /></b></div><div><b>Eğer bir erkeği etkilemek için giyenecekseniz, ne kadar dar ve seksi olsa da siyah elbisenizi gardorobunuzun bir köşesine fırlatın ve kırmızı olanı seçin.</b></div><div><br /></div><div>ABD'nin seçkin üniversitelerinden University of Rochester'da yapılan bir araştırmayla, erkeklerin kırmızı giyen kadınlardan hemen etkilendiği tespit edildi. Buna neden olarak kırmızının erkeklerin en dipte kalmış içgüdülerini ve duygularını anında uyarması gösterildi. Çalışma çok sayıda gönüllü erkek deneğe değişik kadın fotoğrafları gösterilerek yapıldı. </div><div><br /></div><div>Değişik renkteki fotoğraf çerçevelerindeki değişik renkte bluzlar giymiş kadınların, deneklere gösterilmesiyle yapılan deneyde, erkekler kırmızı renkli kıyafetlilerle daha uzun zaman ilgilendikleri gibi en çekici kadın olarak da yine kırmızılı bayanları seçmişler. </div><div> </div><div>'Journal of Personality and Social Psychology' adlı bilimsel makalede yayınlanan araştırmayla ilk kez kırmızı ile erkeklerin beğenisi ve cinsellik üzerine bir bağ bilimsel olarak kurulmuş oldu. Araştırmaya katılan erkeklerin verdiği bir şaşıtıcı cevap ise, kırmızı giyen kadınlara çıkma teklif etmelerinin daha kısa zaman alması!</div><div><br /></div><div>Bu araştırma, tarihin erken dönemlerindeki cinsel ritüellerin neden kırmızı boyayla yapıldığını ve sevgililer gününde neden herşeyin kırmızı olduğunu da açıklamış oluyor.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-13443081231756382902024-02-21T23:51:00.006+03:002024-02-21T23:52:09.425+03:00Aşk bir tedavisi olan hastalık mıdır?<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVDFmBIX-6OzfT3dGKK2RcylJ9Ji4Hr00PKV7gn7mgX92klGELUtwVQwETNytVQJcofFGwFnsd7v78wuixAWyAzzj9D5zetPU3P-xjuWPr8XiEPEdnyKerYZ9v5lfdvzU_ngVVyByCDw8t/s1600/A%25C5%259Fk+bir+tedavisi+olan+hastal%25C4%25B1k+m%25C4%25B1d%25C4%25B1r.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="487" data-original-width="880" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjVDFmBIX-6OzfT3dGKK2RcylJ9Ji4Hr00PKV7gn7mgX92klGELUtwVQwETNytVQJcofFGwFnsd7v78wuixAWyAzzj9D5zetPU3P-xjuWPr8XiEPEdnyKerYZ9v5lfdvzU_ngVVyByCDw8t/s1600/A%25C5%259Fk+bir+tedavisi+olan+hastal%25C4%25B1k+m%25C4%25B1d%25C4%25B1r.jpg" /></a><b>Aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yararlı bir rol oynadığı belirtiliyor.</b><br />
<br />
Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Kliniği Şefi Dr. Sabri Derman, romantik aşkın bir hastalık olmadığını; yakın çevremizle ilgili farkındalıklarımızın keskinleşmesinde, sosyal farkındalığımızın artmasında, varlığı ve yokluğu ruhumuzun balansını en derinden bozan öğe olan aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yararlı bir rol oynadığını söylüyor.<br />
<br />
Nasıl evlilik yıl dönümleri beraber geçmiş ve geçmemiş günlerinizi yeniden değerlendirilmesine, yılbaşları daha çok iş ve sosyal yaşamımızın gözden geçirilmesine, doğum günleri yaptıklarımızla yapacaklarımız hakkındaki perspektif ayarlamalarına vesile oluyorlarsa aşıklar günü de, sevdiklerimizi ve sevemediklerimizi düşünmemize yol açıyor. Psikolojik anlamda bu özelleştirilmiş günler, bizim kendimiz ve yakın çevremizle ilgili farkındalıklarımızın keskinleşmesinde, sosyal farkındalığımızın artmasında, çiçek, çikolata, yemek, tiyatro, mum, hafif müzik, tütsü, kırmızı iç çamaşırı gibi rutinlere ilaveten, varlığı ve yokluğu ruhumuzun balansını en derinden bozan öğe olan aşk hayatımızı yeniden irdelememizde çok yararlı bir rol oynuyor.<br />
<br />
Son yıllarda dinamik görüntüleme tekniklerinin yardımıyla sadece beyin yapılarının değil, işlevlerinin de renkli resimler ve kliplerle belirlenebilmesi, iki kulağımızın arasındaki 1.350 gramlık et parçasının fiziksel olduğu kadar duygusal alanda da ne denli olağanüstü karmaşık bir yapıda olduğunu bir kere daha ortaya koyuyor.<br />
<br />
"Aşka dair" konularda sürpriz sayılacak gelişmelerden bazıları, kadın beyninin gerçekten daha küçük olmakla beraber en az erkek beyni kadar mükemmel olduğunun bunu da gramajdan kaybettiğini "verimli çalışmayla" dengelediğinin gösterilmesi, anatomik yapı olarak, sinir hücresi yoğunlukları, sinirler arası kimyasal ileticilerin cins ve miktarlarındaki dağılım farklılıkları ve nihayet bilgiyi alma, işleme, depolama ve geri-çağırma konularındaki işlevsel farklılıklar gösterilebilir. Kadınlarla erkeklerin beyni hem yapısal hem işlevsel olarak farklılıklar gösteriyorlar çünkü bazı farklar onların biyolojik olarak üstlendikleri görevleri daha iyi yerine getirmelerini sağlıyor.<br />
<br />
İnsanların aşık olacakları ve/veya eş seçecekleri insan hakkında beyinlerinde taşıdıkları şablonların 2 ile 8 yaşlar arasında oluştuğu düşünülüyor. Bu özellikler sadece yakınlarında olan anne, baba, kardeş, bakıcı, akraba, öğretmen, arkadaşlar tarafından değil, sinema, TV, dergi vb kaynaklarda rastladıkları ve etkilendikleri sanal kişilerle de belirleniyor. Beynin derinliklerinde birçok farklı alanda depolanan bu sevgili/eş resmine uygun bir kişiye rastlayınca, şimdi beyinde romantik aşk dediğimiz bir "kimyasal heyelan" ortaya çıkıyor. Basit bir tetiklenme değil bu! İlk etkileri saniyeler, dakikalar içinde (yıldırım aşkı), daha karmaşık etkileri günler, haftalar içinde beliriyor ve beynimizde – zorlama bir ayırım yaparsak bir çok farklı duygusal ve bedensel olayı harekete geçiriyor. Bunların en önemlileri, otonomik sistemimizi canlandıran dopamin ve noradrenalin salgılarının artması.<br />
<br />
Testosteron hormonunun artmasıyla artan seks dürtüsünün aksine bunlar, bedensel ve duygusal bir ödüle ulaşma konusunda beynin ve vücudun hedefe kilitlenmesini ve ona ulaşmak için biyolojik anlamda "gaza basmasını" sağlıyor. Kalp atışları hızlanıyor, ateş basmaları, terlemeler oluyor, iştah azalıyor, sevgili dışında her şey ve herkes giderek önem ve açıklık kazanıyor. Konsantrasyon saplantıya varacak düzeylere çıkıyor, uyku kaçıyor, aşık olunan dünyanın en akıllı, güzel, sevimli, iyi huylu bulunmaz hazinesi haline getirilirken bütün olumsuz özellikler beyin tarafından filtreleniyor, çarpıtılıyor ve bastırılıyor. Bu süreç içinde aşık olunana ulaşamama, sadece ulaşma dürtülerini daha da arttırmaya, yanmaya tutuşmaya sebep oluyor.<br />
<br />
Tahmin edileceği gibi, biyolojik bir sistemin yemeden içmeden uyumadan kısıp metabolizmasını ve beyin faaliyetlerini tek bir kişide yoğunlaştırması uzun süreli olamaz. Bu noktada iki olasılık var: Birincisi sevgiliye ulaşmak, birlikte olmak, birlikteliği sürdürmek ve bunun sonucu "motorun turunu düşürmek" ikincisi, ilgiyi hastalıklı bir saplantı haline getirmek, yıkıcı ve zarar verici fikirleri giderek arttırmak ve sonunda sevgiliye ve kişiye zarar verecek akıl hastalığı düzeyine vardırmak. Cinayetler, intiharlar, yakmalar, yıkmalar bu aşama ortaya çıkan çaresizliklerin olumlu yoldan çözümlenememesi halidir. Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde farklı hormonlar, oksitosin ve vazopressin gibi kimyasallar, çiftin "aşkın ateşinden" çıkıp, zamanla "oda ısısında" bir sevgiye, güvene ulaşmalarına karşılıklı saygı ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor. Bütün bu anlattıklarım hem insanlardaki laboratuar testleriyle, hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor.<br />
<br />
Eğer sevgiliye ulaşılırsa beyinde farklı hormonlar, oksitosin ve vazopressin gibi kimyasallar, çiftin "aşkın ateşinden" çıkıp, zamanla "oda ısısında" bir sevgiye, güvene ulaşmalarına karşılıklı saygı ve bağlılığa ulaşmış bir çift olarak çok uzun yıllar beraber olmalarını sağlıyor. Bütün bu anlattıklarım hem insanlardaki laboratuar testleriyle, hem de hayvanlar aleminde yaşayan bazı tek eşli hayvanlarda yapılan deneysel yöntemlerle ortaya konmuş bulunuyor.<br />
<br />
Aşk konusundaki anlaşılmazlığın temelinde, sanırım, kavram kargaşası yatıyor. Seks, şehvet, arzulama, üreme dürtüsü, sosyal statü aracı olarak seks alma ve verme, toplumsal baskınlık için elde etme, elde tutma ve elden çıkartma gibi çok farklı duygusal durumlar için "aşk" kelimesi kullanılıyor. Cuma akşamından Pazartesi sabahına "aşklar" yaşanıyor, yenisi bulunana kadar seviyeli beraberliklere giriliyor, ve bunların hiçbirisi "romantik aşkı" tarif etmiyor<br />
<br />
Aşkın biyolojik önemi ve temel işlevi, evrim süreci içinde ortaya çıkan ve bizi akıllı maymunların çok ötesinde yaratıklar haline dönüştüren beyin gelişmesi ile ilgili. Bence romantik aşk olmasaydı insan neslinin sürmesi mümkün olmazdı. Bizi nesli tükenmiş maymunsu/insansı diğer primatlarda ayıran en kritik evrimsel sıçrama, üreme yaşına gelmiş insanlar arasında ortaya çıkan "mucizevi" aşk duygusu ve bağlılığıdır.<br />
<br />
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSSpzjTe7bfr-hXNA9IPwiZruLntopeiaIcIdflb8VRgTscRMGWbY-tieK4MEfYq4xiDoVA7Ot-07oyqTeD-YiPbnPdeXtWJGqxs09Mjtg30APRDpG76UMk45lyqIq_XReO2iuxy9tipQW/s1600/a%25C5%259Fk+hastal%25C4%25B1k.Jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSSpzjTe7bfr-hXNA9IPwiZruLntopeiaIcIdflb8VRgTscRMGWbY-tieK4MEfYq4xiDoVA7Ot-07oyqTeD-YiPbnPdeXtWJGqxs09Mjtg30APRDpG76UMk45lyqIq_XReO2iuxy9tipQW/s320/a%25C5%259Fk+hastal%25C4%25B1k.Jpeg" width="239" /></a>Atalarımızın dört ayaktan vazgeçip ayağa kalkmasının bedeli olarak doğum kanalının küçülüp uzamasına yol açan sürecin, bir yandan beynin büyüyüp özelleşmesine olanak sağlarken, tam gelişmiş büyüklükte bir beyni olan çocuğun normal yoldan doğumunun olanaksız hale gelmesi, nesil tüketecek bir sorun yarattı: Yüzbinlerce yıl öncesinin mağara koşullarında aylarca gebe, sonra aylarca-yıllarca aciz bir bebek bakmakla yükümlü olan bir annenin, kendisini ve yavrusunu koruyup besleyecek bir "partner" bulmaya ve elde tutmaya ihtiyacı var!<br />
<br />
Bu ikilinin, bizim şimdiki babalık kavramı ve bilgilerinin olmadığı bir çağda, seks, şehvet, sosyal üstünlük kanıtlama gibi katma getirileri olmadan birbirine ve yeni doğan bebeğe yıllarca (yaklaşık 3 yıl kadar) "karşılıksız" bakmaları ancak son derece güçlü ve özverili bir duygusal ilişkiyle olur. Bu ilişkiyi yönlendiren duygular ve bunları yöneten fizyolojik sistemler, tıpkı gebelik, doğum, ergenlik, menopoz gibi doğal yaşamın doğal süreçlerinden biri olan aşktır. Ne hastalıktır, ne anormallik. Her insanda biraz farklı ortaya çıkan ve gelişen bir insanlık halidir. Son 8-10 senede evrimsel gerekliliğinden uzaklaşıp daha çok duygu zenginlikleriyle bezenmiş olsa da, aşk yaşanabilecek en karmaşık ve iz bırakan duygu durumlarından birisidir.<br />
<br />
Üstelik bu haliyle aşk, üreme fizyolojisinin ve neslin sürdürülme dürtülerinin çok üstünde farklı bir düzeye çıkmıştır ön beynimizin gelişmesi sayesinde. Üstelik duygu ağırlığı üstün bu tutkular, sevenler arasındaki cinsiyet, yaş, sosyal statü, ırk, din gibi farklılıkların da üstesinden gelebilecek bir güce ulaşmıştır. Montaigne'nin dediği gibi "Her insanda insanlığın her hali vardır", bu nedenle de insan sayısı kadar çeşitli aşk vardır, her aşk eşsizdir, kendi içinde her biri güzel ve saygıdeğerdir. Marifet yargıcı olmadan bu duyguyu dürüstçe ve alabildiğine yaşamak, değerini bilmek ve anısına saygı gösterebilmektir.<br />
<div>
<br /></div>
VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-85461193452898720312024-02-19T22:49:00.002+03:002024-02-19T22:49:23.376+03:00Burçlarına göre yemek tercihleri<div dir="ltr"><div class="gmail_default" style="font-family: arial, helvetica, sans-serif;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmzp6-aY2LHqE9gtKqCpzBvjoyo2e0DsHDjHoxjkucaV3gOXTnmUfs7_EYyLwUZALPXERc0yBA6b6pczuvOMz4XGE1E09Xo3gjqAkwRIgbcRBJN3zaTrquG67k73KWSV-Y-ms2saFYYUpo/s1600/Bur%25C3%25A7lar%25C4%25B1na+g%25C3%25B6re+yemek+tercihleri.jpg" style="clear: left; display: inline !important; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgmzp6-aY2LHqE9gtKqCpzBvjoyo2e0DsHDjHoxjkucaV3gOXTnmUfs7_EYyLwUZALPXERc0yBA6b6pczuvOMz4XGE1E09Xo3gjqAkwRIgbcRBJN3zaTrquG67k73KWSV-Y-ms2saFYYUpo/s1600/Bur%25C3%25A7lar%25C4%25B1na+g%25C3%25B6re+yemek+tercihleri.jpg" /></a></div><div class="gmail_quote"><b>Astrolojiye göre, her burcun kendine has yeme alışkanlıkları ve farklı yemek tercihleri bulunuyor. Kimi geleneksel yemekleri tercih ederken, kimi egzotik ve farklı mutfakları deneyimlemeyi seviyor. Kimi her lezzete açıkken kimi daha seçici olabiliyor. Kimi baharatlı seviyor kimi baharatsız. </b><br /> <br />Astrolojiye göre burçların en çok sevdiği tatlar ile Yemeksepeti'ndeki kullanıcıların burçlarına göre yemek tercihlerini kıyasladı.<br /> <br /> Atalarımız boşuna dememişler 'beş parmağın beşi de bir değildir' diye. Astrolojiye göre de durum pek değişmiyor. Zodyak'ın on iki burcu da birbirinden farklı özelliklere sahip. Yemeksepeti de eğlenceli bir araştırmaya imza atarak 9,5 milyon kullanıcısının içinde doğum günü tarihlerini paylaşmayı seçenlerin 2018'in ilk 9 ayındaki siparişlerini inceledi. Araştırma, kullanıcıların burçlarına göre birbirinden en çok farklılaşan lezzet tercihlerini ortaya koyuyor.<br /> <br /> <b>Koç: Çiğ köfte, ıslak hamburger, kıymalı kır pidesi, çikolatalı sufle</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Astrolojiye göre enerjik yapılarıyla dikkat çeken koç burçları acı ve baharatlı yemeklere asla hayır diyemiyor. Koç burcu Yemeksepeti kullanıcıları da acılı bir lezzet olan çiğ köfteyi en çok sipariş ederek astrolojiyi doğruluyor. Koç burçlarının siparişlerinde ayrıca ıslak hamburger ve kıymalı kır pidesi ilk 3'te yer alıyor. Koç burcunun favori tatlısı ise çikolatalı sufle.<br /> <br /> <b>Boğa: Cheeseburger, etli ekmek, ezogelin çorbası, profiterol</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Burçlarla en arası olmayanlar bile boğanın boğazına düşkün olduğunu bilir. Astrolojiye göre gastronominin gerçek temsilcileri olarak da adlandırılan boğa burçları ağırkanlı yapıları itibarıyla öğünlerini ayaküstü geçiştirmekten de hiç hoşlanmazlar. Boğa burcu Yemeksepeti kullanıcıları ise daha pratik lezzetlere yöneliyorlar. Cheeseburger, etli ekmek ve urfa dürüm boğaların en sevdiği ilk 3 lezzet. Boğaların tatlı tercihi için enfes kreması ve bol çikolata sosuyla vazgeçilmez tatlılardan olan profiterol.<br /> <br /> <b>İkizler: Mantı, mercimek çorbası, sosisli sandviç, elmalı tart</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Neşeli, arkadaş canlısı ve hareketli yapısıyla dikkat çeken ikizler burcu astrolojiye göre hafif ve pratik yemekleri tercih ediyor. İkizlerin Yemeksepeti'ndeki yemek siparişleri ise tam tersini söylüyor. Bol kalorili ama bir o kadar lezzetli olan mantı ve sosisli sandviç ikizlerin favori siparişleri arasında en üst sırada. En sevdikleri çorba ise mercimek çorbası. İkizler burcunun tatlı seçimi de pek hafif sayılmaz. İkizler burcunun sipariş şampiyonu tatlısı elmalı tart.<br /> <br /> <b>Yengeç: Tavuk suyu çorba, İnegöl köfte, Sultanahmet köfte, aşure</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Evine düşkün, duyarlı, meraklı, sempatik, dost canlısı yengeçler astrolojiye göre en çok ev yemeklerine düşkün. Yengeç burcu Yemeksepeti kullanıcılarının en favori siparişleri olan tavuk suyu çorba da bunun göstergesi. Yöresel lezzetlerimizden İnegöl köfte ve Sultanahmet köftesi yengeçlerin en sevdiği diğer iki yemek arasında yer alıyor. Yengeçlerin favori tatlısı ise biz Türklerin vazgeçilmezi aşure.<br /> <br /> <b>Aslan: Tavuklu pilav, cevizli lahmacun, Ayvalık tostu, halka tatlısı</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Astrolojiye göre ihtiraslı ve lider ruhlu aslan burçları en kaliteli malzemelerden yapılmış pahalı yiyeceklere düşkün. Aslan burçlarının sipariş tercihleri ise mütevazı ve ekonomik yemekleri tercih ettiklerini gösteriyor. En çok sipariş verdikleri yemekler ise tavuklu pilav, cevizli lahmacun ve Ayvalık tostu. Favori tatlıları ise bol şerbetli halka tatlısı.<br /> <br /> <b>Başak: Adana kebap, kokoreç, simit, bomba</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Mükemmelliyetçi, detaycı ve titiz olmaları ile bilinen başak burçları astrolojiye göre genelde ev yemeklerine düşkünler. Oysa sipariş oranlarına göre başaklar tam bir sokak lezzeti düşkünü. Başak burçlarının en çok sipariş verdikleri yiyecekler arasında vazgeçilmez sokak lezzetlerimiz kokoreç ve simit yer alırken bir diğer favori siparişi ise bol acılı Adana kebap oldu. Başakların favori tatlısı ise son zamanların yükselen yıldızı bomba.<br /> <br /> <b>Terazi: Zeytinyağlı yaprak sarma, boyoz, kıymalı çiğ börek, Tarçınlı donut</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Astrolojiye göre tam bir yemek tutkunu olan teraziler için her yemek onlara bir ziyafet. Her lezzete düşkün olsalar bile porsiyonlarını küçük tutmaya özen gösteriyorlar. Yemeksepeti'ndeki Terazi burçlarının en çok sipariş ettikleri lezzetlere bakıldığında ise çeşitlilik dikkat çekiyor. Teraziler; en çok yaprak sarma, boyoz ve kıymalı çiğ böreği tercih ediyor. Tatlı tercihlerinde de farklı bir lezzete yönelen teraziler en çok tarçınlı donut sipariş ediyor.<br /> <br /> <b>Akrep: Midye dolma, patates kızartması, mangal sucuklu ekmek arası, çilekli tartolet</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Mücadeleci, hırslı ve gizemli yapılarıyla dikkat çeken akrepler astrolojiye göre en çok acı ve bol baharatlı yemekleri tercih ediyor. Akrep burçlarının sipariş tercihleri çok da acılı ve bol baharatlı yemeklerden yana olmadıklarını söylüyor. Akrepler en çok deniz ürünlerinin favorisi midye dolma, hem ana yemek hem de atıştırmalık olarak tükettiğimiz patates kızartması ve mangal sucuklu ekmek arası siparişi veriyor. Akreplerin favori tatlısı ise çilekli tartolet.<br /> <br /> <b>Yay: Tavuk döner, ızgara köfte, tantuni, fırın sütlaç</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Meraklı ve yeniliklere açık yapılarıyla ön plana çıkan yay burçlarının astrolojiye göre tercihleri egzotik, farklı ve baharatlı yemeklerden yana. Yay burçlarının en çok sipariş ettiği lezzetlere bakıldığında ise daha geleneksel yemekleri tercih ettikleri görülüyor. Tavuk döner, ızgara köfte ve tantuni bu burç grubuna ait kullanıcıların en çok sipariş verdiği yemekler arasında yer alıyor. Yay burçları tatlıda da gelenekseli tercih ediyor. Hafif ve sütlü tatlı denilince ilk akla gelen fırın sütlaç yay burçlarının favorisi.<br /> <br /> <b>Oğlak: Kaşarlı gözleme, lahmacun, pilav üstü et döner, ekler</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Astrolojiye göre Zodyak'ın yorulmak bilmeyen işçileridir Oğlak. Ama iyi yemek için de her daim zaman bulurlar. Gelenekçi ve seçici yapılarıyla öne çıkan oğlaklar yemek seçimlerinde de tercihlerini gelenekselden yana kullanıyorlar. Oğlakların sipariş tercihleri de astrolojiyi doğrular nitelikte. Kaşarlı gözleme, lahmacun, pilav üstü et döner oğlakların sipariş şampiyonu lezzetleri. Tatlıda seçici olan oğlakların favorisi ise bol vanilya kremalı üstü çikolata kaplı leziz mi leziz ekler.<br /> <br /> <b>Kova: Tavuk kanat, kıymalı güveç, ciğer şiş, kazandibi</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Astrolojiye göre özgürlüğüne düşkün kova burçları tercihini düşük kalorili yiyeceklerden yana kullanıyor. Sipariş oranları ise kovaların protein ağırlıklı beslenmeyi sevdiklerini gösteriyor. Tavuk kanat, kıymalı güveç ve ciğer şiş kovaların en çok sipariş ettikleri yemekler arasında yer alırken tatlıda ise tercihlerini hafif ve sütlü tatlılardan yana kullanıyor. Kovaların en sevdiği tatlı ise kazandibi.<br /> <br /> <b>Balık: Köfte dürüm, domates çorbası, goralı sandviç, fıstıklı baklava</b></div><div class="gmail_quote"><b><br /></b> Dünya zevklerine düşkün, hassas ve şefkatli balıklar astrolojiye göre, mis kokulu bir çorbaya, köfteye ve hamur işlerine asla hayır diyemiyor. Balık burçlarının favori siparişleri ise bunu doğrular nitelikte. Üstü bol kaşarlı sımsıcak domates çorbası, köfte dürüm ve goralı sandviç balıkların en sevdiği yemekler arasında üst sıralarda. Bol fıstıklı ve şerbetli baklava ise balık burcunun karşı koyamadığı tatlılar arasında ilk sırada.<br /> <br /> <div class="m_4954943227852585290separator" style="clear: both; text-align: center;"> <a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTM9i-_zMVIZIfLHvl-zP5XHsImZmLLuxK9dsTsjMVLVMCF3Uhz_DF8sGWl8DW7Q6ZQ84FL0myzqtgS0YiAnC8SOhFw-zPqcW27kZSCm3mx1KX2XWfshoS-kRDJyzUZ6I0KzE9C8a0469W/s1600/1543824157_Yemeksepeti_Y__ld__zHaritasinaGoreYemekRehberi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTM9i-_zMVIZIfLHvl-zP5XHsImZmLLuxK9dsTsjMVLVMCF3Uhz_DF8sGWl8DW7Q6ZQ84FL0myzqtgS0YiAnC8SOhFw-zPqcW27kZSCm3mx1KX2XWfshoS-kRDJyzUZ6I0KzE9C8a0469W/s1600/1543824157_Yemeksepeti_Y__ld__zHaritasinaGoreYemekRehberi.jpg" /></a><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiTM9i-_zMVIZIfLHvl-zP5XHsImZmLLuxK9dsTsjMVLVMCF3Uhz_DF8sGWl8DW7Q6ZQ84FL0myzqtgS0YiAnC8SOhFw-zPqcW27kZSCm3mx1KX2XWfshoS-kRDJyzUZ6I0KzE9C8a0469W/s1600/1543824157_Yemeksepeti_Y__ld__zHaritasinaGoreYemekRehberi.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><br /></a></div> <br /> <br /><br /><br /></div></div> VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-91688959570965376652024-02-19T22:46:00.000+03:002024-02-19T22:46:37.432+03:00Boşanma, kadınlarda kalp krizini tetikliyor!<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWowkaxMPwTyRFzYgHxFGGO2AppdwzU8gQlBXq-yw69kvV3n-3nIrq-nhVsITgRqkvFctLDysxTizCVfgLuBPC9-XPo9Bset9nY5-l3-Adv5JGT26YtJdIjLte0_lYp6FkOW8wif1WjZs/s1600/Bo%25C5%259Fanma%252C+kad%25C4%25B1nlarda+kalp+krizini+tetikliyor%2521.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWowkaxMPwTyRFzYgHxFGGO2AppdwzU8gQlBXq-yw69kvV3n-3nIrq-nhVsITgRqkvFctLDysxTizCVfgLuBPC9-XPo9Bset9nY5-l3-Adv5JGT26YtJdIjLte0_lYp6FkOW8wif1WjZs/s1600/Bo%25C5%259Fanma%252C+kad%25C4%25B1nlarda+kalp+krizini+tetikliyor%2521.jpg" /></a><b>Günümüzde stresin birçok sağlık problemine yol açtığı biliniyor. Bu problemlerden en önemlisi de kalp sağlığı ile ilgili olurken, stres seviyesinin artması kalp krizi geçirme riskini yükseltiyor. </b><br />
<br />
Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Akdemir, boşanma stresinin de kalbi etkilediğini belirterek; kadın ve erkekler üzerinde yapılan bir araştırmanın boşanan kadınların evli olan kadınlara göre kalp krizi geçirme riskinin yüzde 24 arttığını ortaya koyduğunu, erkeklerde ise bu artışa rastlanmadığını söyledi.<br />
<br />
Stresle dolu bir yaşantıda ülser, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve hatta kanserlere daha çok rastlandığı bilimsel çalışmalar ile destekleniyor. Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Osman Akdemir, uzun süren ya da tekrarlayan, işle, aileyle ilgili olan veya bir hastanın, bir yaşlının bakımını üstlenmenin getirdiği yoğun stresleri mümkün mertebe yenebilmenin yollarının aramamız gerektiğini belirterek, bu tarz streslerin çeşitli sağlık sorunlarının tetikleyicisi olarak gördüklerini kaydetti. Akdemir, farklı türdeki streslerle kalp sağlığı arasındaki ilişkiyi keşfetmeye dönük araştırmaların sürdüğünü anlatarak, boşanma stresi ve kalp krizi geçirme olasılığı arasındaki bağlantı ile ilgili şu bilgileri paylaştı;<br />
<br />
<b>BOŞANMA KADINLARI DAHA FAZLA ETKİLİYOR</b><div><b><br /></b>
Yaşamdaki sosyal ve ekonomik durum, evlilik, iş ve diğer streslerin sağlıklı bir kişide kalp hastalığına neden olup olmadığı ya da bir kalp hastasının sorununu kötüleştirip kötüleştirmeyeceği her zaman konuşulan bir konu. Boşanma stresi duygusal, fiziksel ve ekonomik sonuçlar doğurabilen stres türlerinden biri. Duke Üniversitesi'nden akademisyenler tarafından yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar, boşanma stresine maruz kalanlarda kalp krizi riskinin artıp artmadığına dair bulgular paylaştı. Evlilik deneyimi olan 45 yaşın üzerinde 16 bine yakın erişkinin 18 yıllık takibinin sonuçları erkeklerde ve kadınlarda farklılık gösterdi.<br />
<br />
Araştırmaya göre; evliliği süren kadınlarla karşılaştırıldığında kalp krizi riski bir kez boşananlarda %24, birden fazla boşanma yaşayanlarda %77 artıyordu. Erkeklerde ise bir kez boşananlarda bu risk artmıyordu. Birden fazla boşanma yaşayanlarda ise kalp krizi riskinde %30 artış görülmekteydi. Buna ek olarak tekrar evlenen kadınlarda risk boşanan kadınlardan farklı değildi. Buna karşın tekrar evlenen erkeklerde kalp krizi riskinde bir artış gözlenmiyordu.<br />
<br />
<b>BİRDEN FAZLA BOŞANMA SİGARA KADAR ETKİLİ</b></div><div><b><br /></b>
Bu sonuçlar, evliliğin sonlanmasının kadınların ekonomik ve duygusal durumlarına erkeklere göre daha ağır bir yük getirdiğini ve fiziksel sağlıklarını daha kötü etkilediğini göstermiş olan daha önceki bazı araştırmalarla uyumluydu. Bu durum her ne kadar sigara, alkol kullanımı, gelir durumundaki değişim, depresyon bulguları gibi faktörlerle açıklanmaya çalışılmış olsa da bu çalışmanın istatistikleri bunları desteklemiyordu. Bizzat boşanma travmasının getirdiği kısa ve uzun dönem stres, kalp ve damar sağlığı üzerine belirgin bir biçimde olumsuz etki gösteriyor. Özellikle birden fazla kez boşanmış kadınlarda bu risk neredeyse sigara ya da yüksek kolesterol kadar etkili olabiliyor. Bu grubun kalp krizi risk faktörleri yönünden büyüteç altına alınması gerekiyor.<br />
<br />
<b>SAĞLIKLI YAŞAMIN FORMÜLÜ MUTLU EVLİLİK</b></div><div><b><br /></b>
Boşanma stresinin kalp krizi riski ve diğer bakımlardan insan sağlığını neden olumsuz etkilediğine dair detaylar gelecekteki araştırmaların konusu olmaya aday. Sonuç olarak, istikrarlı, mutlu bir evliliğin eşlerin birbirlerini, bilhassa kadınların erkekleri sağlıklı beslenme, daha az alkol, daha az sigara tüketme ya da hiç kullanmama, hastalıkları zamanında teşhis etme, verilen ilaçları düzenli kullanma, düzenli uyku gibi olumlu davranış biçimlerine yönlendirdiği sağlıklı bir ortam olduğu tartışılmaz.<br />
<br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-48937566934798457702024-02-19T22:44:00.000+03:002024-02-19T22:44:57.018+03:001000 kalorilik diyet listesi<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkRyn5v4gIshQyjJrDeib36ESJP017fL5nk1UqwTUKqRw2d7J7MY3SJRuYKMcLM5B5uQXnON3N0ZLcegYFSlclUgr4edNBl1RAeV_A74N9Oh94ZFqOdAanvNR8ex-k4YvXqDVqXAXaa8A/s1600/1000+kalorilik+diyet+listesi+%2528800+x+465%2529.jpg" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;" target="_blank"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhkRyn5v4gIshQyjJrDeib36ESJP017fL5nk1UqwTUKqRw2d7J7MY3SJRuYKMcLM5B5uQXnON3N0ZLcegYFSlclUgr4edNBl1RAeV_A74N9Oh94ZFqOdAanvNR8ex-k4YvXqDVqXAXaa8A/s1600/1000+kalorilik+diyet+listesi+%2528800+x+465%2529.jpg" /></a><b>Düşük kalorili diyet listesi arıyorsanız hazırladığımız listeye bakın ve önerilerimize kulak verin.</b><br />
<br />
Eğer kararlıysanız diyet yapmak kolaydır. Tek ihtiyacınız olan size rehberlik edecek bir liste ve bazı püf noktaları:<br />
<br />
<b>Uyanınca:</b><div><b><br /></b>
1 bardak ılık su ve 3 kayısı ya da 1 büyük incir<br />
<br />
<b>Sabah kahvaltısı:</b></div><div><b><br /></b>
1 dilim beyaz peynir<br />
1 fincan yeşil çay<br />
3 zeytin<br />
2 dilim tam buğday ekmeği<br />
2 ceviz ya da 5 badem<br />
Maydanoz, dereotu gibi bolca yeşillik<br />
<br />
<b>Kuşluk vakti 1:</b></div><div><b><br /></b>
1 orta boy meyve<br />
<br />
<b>Öğle yemeği:</b></div><div><b><br /></b>
1 porsiyon ızgara ya da haşlama kırmızı et veya hindi ya da tavuk eti <br />
Yağsız yeşil salata<br />
1 dilim tam buğday ekmeği<br />
<br />
<b>Kuşluk vakti 2:</b></div><div><b><br /></b>
1 orta boy meyve<br />
<br />
<b>Akşam yemeği:</b></div><div><b><br /></b>
1 tabak mevsim sebzesi buharda pişirilmiş ya da 1 tatlı kaşığı sıvıyağ ile hazırlanmış<br />
Yağsız yeşil salata<br />
1 kase yağsız yoğurt<br />
2 dilim tam buğday ekmeği ya da 3 kaşık bulgur pilavı<br />
<br />
<b>Kuşluk vakti 3:</b></div><div><b><br /></b>
1 orta boy meyve<br />
<br />
<b>Öneriler:</b></div><div><b><br /></b>
Her öğünde farklı meyveler tüketmeye özen göstermelisiniz.<br />
<br />
1000 kalorilik diyet listesini uyguladığınız sürece 2 günde 1 sabah kahvaltısında peynir yerine 1 katı yumurta yiyebilirsiniz. Öğle yemeklerinde ise 3 günde 1 et yerine mercimek, nohut gibi bakliyat tüketebilirsiniz. Bakliyat yediğinizde yanına sizi tok tutması için 1 kase yoğurt eklemelisiniz.<br />
<br />
Her gün 40 dakika yürüyün ya da dans, pilates gibi farklı bir fiziksel aktivite yapın. Böylece yağ yakmanız kolaylaşır.<br />
<br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-55511826435255659462024-02-15T22:26:00.001+03:002024-02-15T22:26:13.493+03:00Sevgiyi yaşatmanın 10 yolu<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;"><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIroDG5UgF_A9Xf-UhlqXW1ff8Z-V7MBbxKGPFaY8CRdfAAezNLyy4IR43Vx_x3TiJk3hPtErwD7ZaT9_B17Msx1tCxkjdgeM33fTZkSnpaY-JWptFmNeP_WUew-3tw4iJamt93_46rr-dJDmcOV4fVtQD59skdrrX-pnxDNVBL6ZIyg3sTwMshpZXm5MH/s1000/Sevgiyi%20ya%C5%9Fatman%C4%B1n%2010%20yolu.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Sevgiyi yaşatmanın 10 yolu" border="0" data-original-height="667" data-original-width="1000" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgIroDG5UgF_A9Xf-UhlqXW1ff8Z-V7MBbxKGPFaY8CRdfAAezNLyy4IR43Vx_x3TiJk3hPtErwD7ZaT9_B17Msx1tCxkjdgeM33fTZkSnpaY-JWptFmNeP_WUew-3tw4iJamt93_46rr-dJDmcOV4fVtQD59skdrrX-pnxDNVBL6ZIyg3sTwMshpZXm5MH/s16000/Sevgiyi%20ya%C5%9Fatman%C4%B1n%2010%20yolu.webp" title="Sevgiyi yaşatmanın 10 yolu" /></a></div><b><span style="font-family: inherit;">Sevgiyi kalıcı kılmanın, yaşatmanın yollarını biliyor musunuz? Ya da, zamanı ve yeri geldiğinde kırmadan, kırılmadan ayrılmanın yollarını?</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">“Aşkım” demek yetmez </span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Her şey dönüp dolaşıp sevgiye dayanıyor. Şiirlere, öykülere ve şarkılara dünyada her şeyden daha çok konu olmuş o beş harfli sözcüğe. Çok basit ve anlaşılır bir şeymiş gibi söz edilen, ama içinden çıkılması çoğumuz için hiç de o kadar kolay olmayan o duyguya. Dünyada sevgiden yüce bir şeyin olmadığı, sevginin her zorluğu yendiği, her şeye yettiği söyleniyor. Evet, evet, tamam da bunu nasıl yapacağız? </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Sevgide nasıl dikiş tutturacak, onun kalıcı olmasını ve taze kalmasını nasıl sağlayacağız? </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Yanıtları ünlü yazar Richard Templar, Optimist Yayınları’ndan çıkan ‘Aşkın Kuralları’ isimli kitabında anlatıyor. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">1- Kendinizi onun yerine koyun</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Olaylara onun gözüyle bakabildiğiniz zaman, birden her şeyin daha anlaşılır ve daha kolay başa çıkılır göründüğünü fark edeceksiniz. O zaman, kızgınlık ve çaresizlik, yerini sempati ve anlayışa bırakacak. Bu da her türden sorunu çözmenin çok daha iyi bir yoludur. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">2- Akrabalar pakete dahildir</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Eğer çok şanslıysanız, eşinizin akrabaları harikulade olur ve onlarla gül gibi geçinip gidersiniz. Ama gerçekler farklı değil mi? Eşinize ihtiyacı olanı vermek için onlarla ilişki kurmak zorundasınız. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Onları görmeye katlanamıyor olsanız bile, bundan sıyırma şansınız yok. Kendinizi geri çekmeniz eşinize karşı haksızlık olur. Eğer onlarla görüşmek sinir bozucu oluyorsa ki olabildiğini biliyorum, bu işin altından kalkmak için stratejiler geliştirmek zorundasınız.Yapabileceğiniz tek şey oyunun havasına girmek ve rolünüzü layıkıyla oynamaya çalışmaktır.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">3- Konuşmaya devam edin</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Aranızdaki yakınlık ve teması kaybetmemek için düzenli bir iletişime ihtiyacınız var. Kendi düşüncelerinize dalarak sadece el ele tutuşup kafa dinlemek istediğiniz zamanlar da olacak. Ama her gün partnerinizle konuşmaya ve onun anlattıklarını dinlemeye de bol bol zaman ayırdığınızdan emin olmak zorundasınız. Size anlatacağı her şey ilgi çekicidir, çünkü partneriniz ilgi çekicidir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">4- Suçluluk bencilce bir duygudur</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Eğer suçluluk duymakla meşgulseniz, başka insanlara doğru dürüst sevgi gösteremezsiniz. İnsanları yararlı bir şekilde sevebilmek için dikkatiniz kendinize değil, onlara çevrili olmalı. İlgi aramayı bırakmak ve başkalarını düşünmek zorundasınız. Suçluluk duygusundan beslenen insanlar da tanıdım. Kendilerini suçlamak için bir şeyler arıyorlardı. Bu tüm sevginizi kendinize odaklamanın en kolay yoludur. Buna teslim olmayın. Eğer kötü bir şey yaptıysanız, hatanızı giderin ve yolunuza devam edin.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">5- Sevgi eşittir zaman</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Acil ve önemli şeyler genellikle ilk sırayı alır, ama bunların ille de çok zaman alması gerekmez. Sevdiklerinize vakit ayırmak zorundasınız. En azından yanında olmak istediğinizi ama zamanınızın sınırlı olduğunu ve elinizden geleni yapacağınızı açıklamalısınız.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">6- Ne kadar verirseniz, o kadar alırsınız</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Bu dünyadan gittiğimde cenazeme kaç kişinin geleceğini düşünmek, bu konuda aklımı başıma toplamakta bana her zaman çok yardımcı oluyor. Her ne zaman cenazeme geleceklerin sayısının olmasını istediğimden az olacağından şüphelenirsem, kendime sevdiğim tüm insanlara ilgi ve özen göstermeye biraz daha çaba harcamayı hatırlatıyorum. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">7- Ne varsa, başkalarında var</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Hayattan çok şey almanın tek yolu, kendinizden önce başkalarını düşünmekten geçiyor. Başka insanlara yardım ederek kendinize yardım edersiniz. İnsanların sizin sevgi ve desteğinize en çok ihtiyaç duyduğu yer neresiyse, dikkatinizi çevirmeniz için en iyi yer orası. Kendinizi yararlı ve değerli hissedeceksiniz ve bu da kendi sorunlarınızın üstesinden gelmekte size yardım edecek.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">8- İç sesinizi dinleyin</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">İlişkinizin artık katlanmaya değer olmadığına emin olmak için daha ne kadar mutsuzlaşmayı bekleyeceğinize siz karar vereceksiniz. İçinizdeki o sesi dinlemeniz ve size işlerin daha iyiye gitmeyeceğini ve bu işi bitirmenin daha iyi olacağını söylediği anda, zarardan dönmeniz gerekir.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br />
</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">9- Ahlaki çıtayı yüksek tutun </span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Bakın, işler ne kadar sertleşirse sertleşsin, şunları asla yapmayacaksınız: </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">1- İntikam almak, </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">2- Kötü davranmak, </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">3 - Çok ama çok öfkelenmek, </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">4- Birini incitmek </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">5- Düşünmeden hareket etmek, </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">6- Saldırganlaşmak. </span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">İşte, hepsi bu. Ahlaki çıtayı daima yüksek tutacaksınız. Sizi kışkırtan şey ne olursa olsun, dürüst, düzgün, nazik, bağışlayıcı ve iyi davranacaksınız.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;"><br /></span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;">10- Külleri eşeleyip durmayın</span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><b><span style="font-family: inherit;"><br /></span></b></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><span style="font-family: inherit;">Partnerinizin size ne yaptığı umurumda değil. Bütün suçun onda olduğuna ve günahsız olduğunuza ne kadar inandığınız da. Bütün bunlar geçmişte kaldı ve şimdi artık orada değiliz. Önümüze bakıyoruz ve bizi harika bir hayat bekliyor. Artık mutlu olmaya bakın.</span></div><div style="margin-bottom: 0px; margin-left: 0px; margin-right: 0px; margin-top: 0px; margin: 0px;"><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-2290742243224353734.post-20090423194537442582024-02-13T22:44:00.000+03:002024-02-13T22:44:21.430+03:00Annelik estetiği kadınlara özgüveni geri kazandırıyor<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAkoyTbmHWnHytTK0ws4Lcik_rBlPxj8DpZORAqeQ8vzZDGPoZZad36bu3qEPUGbU1IQRlymmYEH89q96uboj8xDqejbA0zlQF9aUWtGFSVA6B7f4QvpVZvfGq6Ria9FGJ2oakbhWxNycjvE9hQ2dVpNbQqTw0B0mvUOmU92aEReOv0B7i8WAU0fLtXw/s1280/annelik-estetigi-nedir.webp" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img alt="Annelik estetiği kadınlara özgüveni geri kazandırıyor" border="0" data-original-height="720" data-original-width="1280" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiAkoyTbmHWnHytTK0ws4Lcik_rBlPxj8DpZORAqeQ8vzZDGPoZZad36bu3qEPUGbU1IQRlymmYEH89q96uboj8xDqejbA0zlQF9aUWtGFSVA6B7f4QvpVZvfGq6Ria9FGJ2oakbhWxNycjvE9hQ2dVpNbQqTw0B0mvUOmU92aEReOv0B7i8WAU0fLtXw/s16000/annelik-estetigi-nedir.webp" title="Annelik estetiği kadınlara özgüveni geri kazandırıyor" /></a></div><br /><div><b>Dünyadaki en tatmin edici deneyimlerden biri olan annelik mucizevi bir sürecin de başlangıcını işaret ediyor. Anne ve çocuk arasındaki bağ çoğu zaman kelimelerin ve duyguların ötesine geçiyor. </b></div><div><br /></div><div>Ancak doğumdan sonra, bazı annelerin fiziksel olarak kendini toparlaması zor olabiliyor. Kadınların hamilelik, doğum ve emzirme sonrası istedikleri vücut şekline geri dönmeleri her zaman diyet ve egzersizlerle mümkün olmuyor. Bu endişeleri giderebilecek birçok bireysel işlem olmasına rağmen, vücudun bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekiyor ve annelik estetiği de olarak adlandırılan bir dizi estetik uygulama bu konuda ön plana çıkıyor. </div><div><br /></div><div>Memorial Sağlık Grubu Medstar Topçular Hastanesi Estetik Plastik Rekonstruktif Cerrahi Bölümü’nden Op. Dr. Mustafa Keleş, “Annelik estetiği” hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. </div><div><br /></div><div>Hamilelik ve doğum sonrası kadınların vücut yapısı genellikle değişmektedir. Meme ve karın sarkması, bölgesel yağlanma bu dönemde görülen estetik problemlerden bazılarıdır. Bu noktada “Annelik estetiği” hamileliğin etkilerini tersine çevirebilen, doğum sonrası vücudu eski haline getirebilen çeşitli prosedürlerin bir arada yapıldığı uygulama olarak sıkça tercih edilmektedir. Bu işlemler özel ihtiyaç ve isteklere göre şekillendirilebilir. </div><div><br /></div><div>“Annelik Estetiği”nde uygulanan tedavilerden bazıları şunlardır;</div><div><br /></div><div><b>Estetik Meme Cerrahisi</b></div><div><br /></div><div>Hamilelik sırasındaki hormonal değişiklikler memelerin boyutunu, şeklini ve dolgunluğunu büyük ölçüde etkileyebilir. Emzirme sonlandırıldıktan sonra, meme dokusunda kayıp ve sarkma meydana gelebilir. Bu durumlarda estetik meme cerrahisi memenin şeklini ve boyutunu eski haline getirebilir. Ayrıca meme estetiği ilerleyen süreçte yeniden anne olunması durumunda emzirmeyi de engellememektedir. </div><div><br /></div><div>“Annelik estetiği” için memelere iki farklı işlem uygulanabilir. İlki, memelerin göğüs kafesinde daha yüksek bir konuma taşımak için fazla derinin alındığı meme dikleştirmedir. Diğer seçenek ise meme implantları ile memenin şeklini, sıkılığını geri kazandırabilen meme büyütmedir. Hangi işlemin uygun olacağı ayrıntılı muayene sonrası belirlenir.</div><div><br /></div><div><b>Karın Germe</b></div><div><br /></div><div>Karın bölgesi, hamilelik sırasında değişimin gözle görüldüğü en belirgin alandır. Hamilelik sırasında, kilo artışı ile birlikte karnın orta bölgesinde muazzam bir stres oluşur ve cilt gerilir. Doğum sonrasında karın cildinde sarkıklık ve kaslarda şekil bozukluğu olabilir.</div><div><br /></div><div>Bu sürecin bir çözümü olan karın germe, karın bölgesindeki fazla derinin alındığı ve kasların gerildiği cerrahi bir işlemdir. Hatta sezaryen ile doğum yapıldıysa bu işlem sırasında sezaryen izi ortadan kaldırılabilir.</div><div><br /></div><div><b>Liposuction</b></div><div><br /></div><div>Sırt, kol, basen, boyun, karın gibi vücudun belirli bölgelerindeki diyete dirençli yağların özel cihazlar yardımı ile alınması işlemidir. </div><div><br /></div><div>Kilo alındığında, yağ hücrelerinin boyutu ve hacmi artar. Buna karşılık, liposuction belirli bir bölgedeki yağ hücrelerinin sayısını azaltır. Alınan yağ miktarı bölgenin görünümüne ve yağ hacmine bağlıdır. Ortaya çıkan fiziksel değişiklikler aşırı kilo alıp verme durumu söz konusu olmadığı sürece genellikle kalıcıdır. </div><div><br /></div><div><b>Tüm işlemler bir arada yapılabiliyor</b></div><div><br /></div><div>Bu işlemlerin tek başına ya da birlikte gerçekleştirilebilmesi için doğumdan sonra en az 6 ay geçmesi ve emzirmenin sonlandırılmış olması gerekmektedir. İyileşme süreci,, yapılacak işlemlerin türüne göre ve kişiden kişiye değişiklik gösterir. Genel olarak iyileşmenin tamamlanması 1-2 ay sürebilir. “Annelik estetiği” yaptıran kadınların özgüvenleri de yerine gelmekte ve yaşam kalitesi yükselmektedir.</div><div><br /></div>VEKA MEDYAhttp://www.blogger.com/profile/06983277197845408251noreply@blogger.com0