Avlanma yasakları kalktı, balıklar tezgahları tekrardan süslemeye başladı. Yemek.com, bilim insanlarının 'denizlerdeki hayat bir daha geri getirilemez' uyarılarından hareketle, Ülkemizde Balık Kültürü, Balıkçılık ve Avlanma Yasakları başlığı ile konuya dair önemli bilgileri ve güncel tartışmaları derledi.
Avlanma yasağının kalkmasıyla, sadece İstanbul'da tam 12 bin balıkçı 'Vira bismillah' diyerek denize açıldı. Yemek.com, balıklarımızı hem ağız tadıyla hem de bilinçle yiyelim diye konuyla ilgili bilinmesi gerekenleri kapsamlı bir derlemede topladı. Konunun öne çıkan başlıkları şu şekilde;
200 bin kişi balıkçılıkla geçiniyor
Balıkçılık bu topraklarda insanoğlu kadar eski. Divanü Lügati't Türk ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde dahi balıklardan, balıkçılıktan sıkça bahsediliyor, Yenikapı buluntuları bize binlerce yıl önce balıkçı teknelerinin İstanbul kıyılarında gezindiğini anlatıyor. Bugün de 'balık' halen kahve fallarında 'kısmet' olarak okunuyor, sayısız sanat ve edebiyat eserlerine ilham veriyor. Ülkemizde yaklaşık 200 bin kişi su ve su ürünlerinden geçimini sağlıyor. Kısacası Edirne nüfusundan daha fazla insan evine denizden ekmek götürüyor.
En son düzenleme 2008'de geldi
Buna rağmen balıkçıların haklarını düzenleyen yasalar ve onları korumak üzere kurulan dernekler bir elin parmaklarını geçmiyor. Balık boyundan, balıkçılık türlerine kadar ayrıntıları düzenleyen 2008 tarihli tebliğin ardından, 8 yıldır yeni bir düzenleme gelmedi. Bu durum giderek azalan balık çeşitliliğimiz ve bilinçsiz avlanmanın önüne geçmemizde elimizi zayıflatıyor.
Barbun, çipura ve hamsi denizlerimizin hakimi
Balık çeşitliliği Türkiye standartlarına göre azalsa da, sularımızda halen 120'den fazla balık çeşidi bulunuyor. Bunların yüzde 40'ı tatlı, yüzde 60'ı ise tuzlu su balığı. Türkiye'de en çok çıkan balıkların başında barbun geliyor. Onu çipura, hamsi, istavrit, kefal ve kolyoz takip ediyor. İsmine pek aşina olmadığımız kupes balığının hemen arkasından levrek geliyor. Lüfer ve mezgit ile ilk 10 kapanıyor. Palamut, sardalya, uskumru, kalkan ve tekirin yeri ise ikinci onda yer alıyor. Tatlı sularda ise alabalık ve sazan hazinesine sahibiz. Bunların dışında bir de çiftlik balıklarımız var.
Çiftlik balıkçılığı tartışması
Çiftlik balıkçılığı hem gıda sektöründe profesyonel olarak hem de hobi ve dekoratif amaçlı olarak yapılıyor. Doğal ortamlardan alınan yumurtalar, burada kontrollü bir şekilde çoğaltılıyor, balıklar yemlenerek büyütülüyor. Çiftlik balıkları, deniz balıklarına nazaran daha bütçe dostu ve artan ihtiyaç bu üretimle karşılanıyor. Ancak çiftlik balıkçılığı ile ilgili, GDO içerikli yem kullanıldığına ve balık çiftliklerinden kaçan balıkların denizin doğal ekosistemini bozduğuna dair iddialar gündemdeki yerini koruyor. En iyisi, balıklarımızı güvendiğimiz çiftliklerden tercih etmek gibi görünüyor.
Avlanma yasakları hem balıklar hem bizim için elzem
Balıkların belli yumurtlama dönemleri bulunuyor. Nisan başında başlayıp, Eylül başında biten bu yasaklar süresince balıklar yumurtalarını bırakıyorlar. Yumurtalardan çıkan yavru balıklar büyüyor ve gelişiyor. İşte, yavru balıkların doğal şekilde büyüyüp serpilebilmesi, neslini sürdürebilmesi için av yasaklarına ihtiyaç var. Böylece hem balıkların denizlerimizdeki varlığı korunmuş oluyor hem bizler sağlıklı ve kaliteli balık tüketebiliyoruz hem de balıkçılar bu dönem boyunca teknelerine, ağlarına bakım ve onarım yapma imkanı buluyor.
Doğru boyda balık almak mecburiyet
Balık avlamak serbest oldu demek her balığı avlamayabileceğimiz anlamına gelmiyor. O balığın, gerçekte olması gereken boyutlarına ulaşması, en az bir kez üremiş olması gerekiyor. Balıkların bilinçsiz şekilde, yumurtalarıyla birlikte veya henüz yavruyken avlanması balık miktarının azalmasına neden oluyor. Bu yüzden doğru boyda balık almak, daha uygun fiyatlarla daha bol ve kaliteli balığa ulaşabilmemiz için hayati önem taşıyor.
Kaçak avlanma ve ithalat fiyatları yükseltiyor
Peki, balık fiyatları neden düşmüyor? Balıkları karnında yumurtalarıyla bilinçsizce avlama, yurt içi üretimin azalması, yurt dışından gelen balıkların fazlalaşması ve artan maliyetler bunun başlıca nedenleri. Bunların tümü birbirine bağlı: Bilinçsiz avlanma yurtiçi üretimi düşürüyor, talebi karşılamak için tezgahlara ithal balık seriliyor, bunlar da fiyatları yükseltiyor.
Endişe verici sonuçlar
Ülkemizde su kirliliği ve bilinçsiz avlanma nedeniyle 'su kuraklığı' dediğimiz sorunu sıkça duyar hale geldik. Birçok balığın nesli tükeniyor. Balık çiftliklerinden doğal ortamlarına kaçan balıklar bu ortama ayak uyduramadan çevre dengesini bozuyor. Trolle avlanma denizlerin dibini adeta süpürüyor, yavru balıklar ve tüm deniz canlıları avlanmış oluyor. Bu durum kalitesiz balık tüketmemize ve her yıl yüzlerce insanın bu gerekçeyle hastanelere başvurmasına neden oluyor. Giderek daha çok sayıda balıkçı teknelerini, kayıklarını bırakmak zorunda kalıyor.
Biz ne yapabiliriz?
Bu sorunlarla başa çıkabilmek için yapabileceğimiz pek çok şey var. Balıklarımızın yaşam alanlarına saygı duymak, sularımıza çöp atmamak, atanları uyarmak, kimyasal ve sanayii atıkları sulara boşaltan işletmelerle ilgili makamları uyarmak, su altı dünyamızı koruyan ve destekleyen derneklerle birlikte hareket etmek, sahil temizlik çalışmalarına katılmak yapabileceklerimizden bazıları. En önemlilerinden biri ise tabii ki, av yasağı süresince balık tüketmemek ve tükettiğimiz balıkların boylarına kesinlikle dikkat etmek…
Avlanma yasağının kalkmasıyla, sadece İstanbul'da tam 12 bin balıkçı 'Vira bismillah' diyerek denize açıldı. Yemek.com, balıklarımızı hem ağız tadıyla hem de bilinçle yiyelim diye konuyla ilgili bilinmesi gerekenleri kapsamlı bir derlemede topladı. Konunun öne çıkan başlıkları şu şekilde;
200 bin kişi balıkçılıkla geçiniyor
Balıkçılık bu topraklarda insanoğlu kadar eski. Divanü Lügati't Türk ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde dahi balıklardan, balıkçılıktan sıkça bahsediliyor, Yenikapı buluntuları bize binlerce yıl önce balıkçı teknelerinin İstanbul kıyılarında gezindiğini anlatıyor. Bugün de 'balık' halen kahve fallarında 'kısmet' olarak okunuyor, sayısız sanat ve edebiyat eserlerine ilham veriyor. Ülkemizde yaklaşık 200 bin kişi su ve su ürünlerinden geçimini sağlıyor. Kısacası Edirne nüfusundan daha fazla insan evine denizden ekmek götürüyor.
En son düzenleme 2008'de geldi
Buna rağmen balıkçıların haklarını düzenleyen yasalar ve onları korumak üzere kurulan dernekler bir elin parmaklarını geçmiyor. Balık boyundan, balıkçılık türlerine kadar ayrıntıları düzenleyen 2008 tarihli tebliğin ardından, 8 yıldır yeni bir düzenleme gelmedi. Bu durum giderek azalan balık çeşitliliğimiz ve bilinçsiz avlanmanın önüne geçmemizde elimizi zayıflatıyor.
Barbun, çipura ve hamsi denizlerimizin hakimi
Balık çeşitliliği Türkiye standartlarına göre azalsa da, sularımızda halen 120'den fazla balık çeşidi bulunuyor. Bunların yüzde 40'ı tatlı, yüzde 60'ı ise tuzlu su balığı. Türkiye'de en çok çıkan balıkların başında barbun geliyor. Onu çipura, hamsi, istavrit, kefal ve kolyoz takip ediyor. İsmine pek aşina olmadığımız kupes balığının hemen arkasından levrek geliyor. Lüfer ve mezgit ile ilk 10 kapanıyor. Palamut, sardalya, uskumru, kalkan ve tekirin yeri ise ikinci onda yer alıyor. Tatlı sularda ise alabalık ve sazan hazinesine sahibiz. Bunların dışında bir de çiftlik balıklarımız var.
Çiftlik balıkçılığı tartışması
Çiftlik balıkçılığı hem gıda sektöründe profesyonel olarak hem de hobi ve dekoratif amaçlı olarak yapılıyor. Doğal ortamlardan alınan yumurtalar, burada kontrollü bir şekilde çoğaltılıyor, balıklar yemlenerek büyütülüyor. Çiftlik balıkları, deniz balıklarına nazaran daha bütçe dostu ve artan ihtiyaç bu üretimle karşılanıyor. Ancak çiftlik balıkçılığı ile ilgili, GDO içerikli yem kullanıldığına ve balık çiftliklerinden kaçan balıkların denizin doğal ekosistemini bozduğuna dair iddialar gündemdeki yerini koruyor. En iyisi, balıklarımızı güvendiğimiz çiftliklerden tercih etmek gibi görünüyor.
Avlanma yasakları hem balıklar hem bizim için elzem
Balıkların belli yumurtlama dönemleri bulunuyor. Nisan başında başlayıp, Eylül başında biten bu yasaklar süresince balıklar yumurtalarını bırakıyorlar. Yumurtalardan çıkan yavru balıklar büyüyor ve gelişiyor. İşte, yavru balıkların doğal şekilde büyüyüp serpilebilmesi, neslini sürdürebilmesi için av yasaklarına ihtiyaç var. Böylece hem balıkların denizlerimizdeki varlığı korunmuş oluyor hem bizler sağlıklı ve kaliteli balık tüketebiliyoruz hem de balıkçılar bu dönem boyunca teknelerine, ağlarına bakım ve onarım yapma imkanı buluyor.
Doğru boyda balık almak mecburiyet
Balık avlamak serbest oldu demek her balığı avlamayabileceğimiz anlamına gelmiyor. O balığın, gerçekte olması gereken boyutlarına ulaşması, en az bir kez üremiş olması gerekiyor. Balıkların bilinçsiz şekilde, yumurtalarıyla birlikte veya henüz yavruyken avlanması balık miktarının azalmasına neden oluyor. Bu yüzden doğru boyda balık almak, daha uygun fiyatlarla daha bol ve kaliteli balığa ulaşabilmemiz için hayati önem taşıyor.
Kaçak avlanma ve ithalat fiyatları yükseltiyor
Peki, balık fiyatları neden düşmüyor? Balıkları karnında yumurtalarıyla bilinçsizce avlama, yurt içi üretimin azalması, yurt dışından gelen balıkların fazlalaşması ve artan maliyetler bunun başlıca nedenleri. Bunların tümü birbirine bağlı: Bilinçsiz avlanma yurtiçi üretimi düşürüyor, talebi karşılamak için tezgahlara ithal balık seriliyor, bunlar da fiyatları yükseltiyor.
Endişe verici sonuçlar
Ülkemizde su kirliliği ve bilinçsiz avlanma nedeniyle 'su kuraklığı' dediğimiz sorunu sıkça duyar hale geldik. Birçok balığın nesli tükeniyor. Balık çiftliklerinden doğal ortamlarına kaçan balıklar bu ortama ayak uyduramadan çevre dengesini bozuyor. Trolle avlanma denizlerin dibini adeta süpürüyor, yavru balıklar ve tüm deniz canlıları avlanmış oluyor. Bu durum kalitesiz balık tüketmemize ve her yıl yüzlerce insanın bu gerekçeyle hastanelere başvurmasına neden oluyor. Giderek daha çok sayıda balıkçı teknelerini, kayıklarını bırakmak zorunda kalıyor.
Biz ne yapabiliriz?
Bu sorunlarla başa çıkabilmek için yapabileceğimiz pek çok şey var. Balıklarımızın yaşam alanlarına saygı duymak, sularımıza çöp atmamak, atanları uyarmak, kimyasal ve sanayii atıkları sulara boşaltan işletmelerle ilgili makamları uyarmak, su altı dünyamızı koruyan ve destekleyen derneklerle birlikte hareket etmek, sahil temizlik çalışmalarına katılmak yapabileceklerimizden bazıları. En önemlilerinden biri ise tabii ki, av yasağı süresince balık tüketmemek ve tükettiğimiz balıkların boylarına kesinlikle dikkat etmek…
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.