Çoğumuz şortumuzu, askılılarımızı giyip hiç düşünmeden kendimizi güneşe ve yaza bırakabilecek kadar şanslı değiliz. Portakaldan karnabahara dönüşmüş selülitlerimizi nerelere saklayacağımızı bilemiyoruz.
Hele denize gireceğimiz o ilk gün yok mu... Kıştan yeni çıkmış, rehavet içinde, selülitten büklüm büklüm olmuş bir vücutla kendini harika hissetmek o kadar kolay değil. Peki ne yapalım? Denizden, güneşten, tatilden vaz mı geçelim? Tabii ki HAYIR!
Kısa sürede kendimizi yaza hazır etmek için harika yöntemler var. Bunların başında mezoterapi geliyor. Mezoterapinin merak ettiğimiz ayrıntılarını, işin uzmanından, Özel Dermamed Kliniklerini kurucusu, hayatını medikal estetiğe adamış Dr. Levent Türbedar'dan öğrendik.
"Özellikle yazın kadınlar için denize girmeyi kabus haline getiren selülit, ironik bir şekilde su ve tuz molekülleriyle doğrudan ilişkili bir hastalık. Deri altındaki yağ tabakaları arasında biriken suyun neden olduğu portakal kabuğu görünümü, özellikle tuzlu gıdalardan kaçınmayı gerektiriyor. Selülit oluşumunu önlemek için günde düzenli olarak 2-2,5 litre su tüketmek, tuzdan, kafeinden kaçınmak ve düzenli hareket etmek lazım. Ama tabii bunları yerine getirememiş olmanız, selülitle yaşamak zorunda olacağınız anlamına gelmiyor."
İşte bizim öğrenmek istediğimiz tam da bu! Biz bütün kış yedik, içtik, uykuya yattık, şimdi yardıma ihtiyacımız var. Ne yapacağız peki? Mezoterapi kesin çözüm mü? Türbedar, sadece başta mezoterapi olmak üzere, medikal ozon terapiden karboksi terapi ve ultrakavitasyona kadar pek çok başarılı yöntem bulunduğunu söylüyor.
"Mezoterapi başlı başına bir çözüm. Hatta iğnesiz yeni mezoterapi teknolojisiyle şimdi gün içinde mezoterapi yaptırıp, hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Kan dolaşımını düzeltip ödemi çözen, dokuyu uyandırıp, hücre içindeki yağların çözülmelerini ve dolaşıma atılmalarını sağlayan Mezoterapi, ultrakavitasyon ve karboksi terapiyle desteklendiğinde daha da başarılı sonuçlar veriyor. Yani selülit artık korkulu rüya değil."
Bu yöntemler selülitlerimizle birlikte yaz korkumuzu da yok etse de, hala korktuğumuz bir şey var: Ya acırsa!
"İğneli mezoterapi, ancak çok büyük bir iğne korkunuz varsa ürkütücü olabilir. Bunun dışında, neredeyse bir sinek ısırığından daha fazla bir acı vermez. Ama iğne fobiniz varsa, iğnesiz mezoterapi sizin için doğru yöntem demektir. Bu, bölgesel incelme ve selülit tedavisinde önemli bir yenilik. Özel karışımların düşük voltajlı elektrik akımıyla cilt altına nüfus ettirildiği iğnesiz mezoterapi tamamıyla acısız. Ayrıca klasik mezoterapi sonrası oluşabilen morarmalar da görülmediği için yılın her döneminde rahatlıkla uygulanabiliyor. Güvenirliği ve etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir yöntem."
Uzman bir ağızdan bunları da duyduktan sonra, kim korkar selülitten! Gelsin güneş, gelsin deniz, gelsin yaz!
Hele denize gireceğimiz o ilk gün yok mu... Kıştan yeni çıkmış, rehavet içinde, selülitten büklüm büklüm olmuş bir vücutla kendini harika hissetmek o kadar kolay değil. Peki ne yapalım? Denizden, güneşten, tatilden vaz mı geçelim? Tabii ki HAYIR!
Kısa sürede kendimizi yaza hazır etmek için harika yöntemler var. Bunların başında mezoterapi geliyor. Mezoterapinin merak ettiğimiz ayrıntılarını, işin uzmanından, Özel Dermamed Kliniklerini kurucusu, hayatını medikal estetiğe adamış Dr. Levent Türbedar'dan öğrendik.
"Özellikle yazın kadınlar için denize girmeyi kabus haline getiren selülit, ironik bir şekilde su ve tuz molekülleriyle doğrudan ilişkili bir hastalık. Deri altındaki yağ tabakaları arasında biriken suyun neden olduğu portakal kabuğu görünümü, özellikle tuzlu gıdalardan kaçınmayı gerektiriyor. Selülit oluşumunu önlemek için günde düzenli olarak 2-2,5 litre su tüketmek, tuzdan, kafeinden kaçınmak ve düzenli hareket etmek lazım. Ama tabii bunları yerine getirememiş olmanız, selülitle yaşamak zorunda olacağınız anlamına gelmiyor."
İşte bizim öğrenmek istediğimiz tam da bu! Biz bütün kış yedik, içtik, uykuya yattık, şimdi yardıma ihtiyacımız var. Ne yapacağız peki? Mezoterapi kesin çözüm mü? Türbedar, sadece başta mezoterapi olmak üzere, medikal ozon terapiden karboksi terapi ve ultrakavitasyona kadar pek çok başarılı yöntem bulunduğunu söylüyor.
"Mezoterapi başlı başına bir çözüm. Hatta iğnesiz yeni mezoterapi teknolojisiyle şimdi gün içinde mezoterapi yaptırıp, hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam edebiliyorsunuz. Kan dolaşımını düzeltip ödemi çözen, dokuyu uyandırıp, hücre içindeki yağların çözülmelerini ve dolaşıma atılmalarını sağlayan Mezoterapi, ultrakavitasyon ve karboksi terapiyle desteklendiğinde daha da başarılı sonuçlar veriyor. Yani selülit artık korkulu rüya değil."
Bu yöntemler selülitlerimizle birlikte yaz korkumuzu da yok etse de, hala korktuğumuz bir şey var: Ya acırsa!
"İğneli mezoterapi, ancak çok büyük bir iğne korkunuz varsa ürkütücü olabilir. Bunun dışında, neredeyse bir sinek ısırığından daha fazla bir acı vermez. Ama iğne fobiniz varsa, iğnesiz mezoterapi sizin için doğru yöntem demektir. Bu, bölgesel incelme ve selülit tedavisinde önemli bir yenilik. Özel karışımların düşük voltajlı elektrik akımıyla cilt altına nüfus ettirildiği iğnesiz mezoterapi tamamıyla acısız. Ayrıca klasik mezoterapi sonrası oluşabilen morarmalar da görülmediği için yılın her döneminde rahatlıkla uygulanabiliyor. Güvenirliği ve etkinliği bilimsel olarak kanıtlanmış bir yöntem."
Uzman bir ağızdan bunları da duyduktan sonra, kim korkar selülitten! Gelsin güneş, gelsin deniz, gelsin yaz!
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.