Çocuğunuzun doğum tarihinin sadece burcunu belirlediğini sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Hatta sadece doğum tarihi değil, doğum şekli de çok önemli... Neden mi?
Uz. Dr. İlkay Keskinel'in verdiği bilgilere göre, doğumdan itibaren maruz kalınan alerjenler, eğer çocukta alerjik bir genetik alt yapı varsa, ileri yaşlarda nelere karşı alerji gelişeceğini belirler. Örneğin rutubetli bir evde çok yoğun küf mantarına maruz kalan ve alerjik aileden gelen bir bebeğin, ilerleyen zamanda küf alerjisi geliştirmesi beklenebilir. “Ne kadar koruyabiliriz ki, bırakalım çocuklar bu maddelere alışsın” yaklaşımı, ne yazık ki alerjenler için geçerli değildir.
Vatan'da yer alan habere göre, bazı solunum yolu virüs enfeksiyonları dışında kalan enfeksiyonlara erken yaşlarda maruziyetin ise tam tersine alerji açısından koruyucu olabileceği düşünülmektedir. Son yıllarda geçerli olan bu görüşe, “hijyen hipotezi” adı verilmektedir. Buna göre, mikroptan fazlasıyla arındırılmış, aşırı hijyenik ortamlarda büyüyen çocuklarda alerji ve astım riski artabilmektedir.
Risk Doğum Ayına Göre Değişiyor
Alerjenlere sürekli maruz kalmanın kişinin o maddelere karşı duyarlı olmasına neden olduğu gerçeğine dayanarak yapılan çalışmalarda, doğum tarihinin alerjik hastalıklarla ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Buna neden, bebeklerin doğduklara aylara göre karşılaştıkları alerjen cinslerinin farklı olmasıdır.
Hangi Çocuklar Risk Altında?
Mevsimsel polenlerin en yoğun olduğu ve daha çok açık havada zaman geçirdiğimiz ilkbahar ve yaz aylarında doğanların, mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) açısından daha büyük risk altında oldukları bilinmektedir. Örneğin, Mart ve Nisan aylarında doğanlarda huş polenine bağlı olarak huş ağacı alerjisi riski daha fazladır. Polenler, her ne kadar bitkinin cinsine göre, Şubat ayından Kasım sonuna kadar yayılabilse de, saman nezlesi olanlarda, daha çok ilkbaharda yakınmalara neden olurlar.
Sonbaharda Doğanlar...
Sonbahar aylarında doğanlarda ise, ev tozu akarı alerjisi daha sıktır. Buna neden olarak, iç ortamda daha uzun süre kalınması gösterilebilir. Ek olarak, nemli sonbahar günleri, akarların üremesi için zemin hazırlamaktadır. “Ev tozu” ile kast edilen, evlerde gördüğümüz “toz” değil, çıplak gözle görülemeyen çok küçük canlılardır. Bu canlıların dışkıları alerjiye sebep olmaktadır.
Eylül-Şubat Arasında Doğanlar...
Yine, iç ortamda çokça vakit geçirilen Eylül ve Şubat ayları arasında doğan bebeklerin yaz ve bahar aylarında doğan bebeklere göre besinlere ve hayvan tüylerine karşı alerji geliştirme olasılığı daha fazladır. Ayrıca, yaz aylarında ve sonbaharda doğan bebeklerin astıma yakalanma riski daha yüksek bulunmuştur.
Sezeryenle Dünyaya Gelen Bebekler...
Bunların dışında, sezaryenle doğan bebeklerin de normal yolla doğan bebeklere göre ileriki yaşlarda astım geliştirme riski artmaktadır. Normal doğum sırasında, annenin doğum kanalından geçen bebek, bağırsaklarına yerleşecek faydalı mikroplarla tanışmaktadır. Bu mikroplar, yeni doğan bebeğin bağışıklık sistemini sağlıklı bir biçimde uyarmaktadır. Oysa sezaryenle doğan bebeklerde, bu faydalı mikroplar yerine ciltte yaşayan mikroplara vb. maruziyet, bağışıklık sisteminin bu ilk gelişim noktasında bir sapmaya neden olmaktadır.
Sigara Dumanı da Çocuk Sağlığının Baş Düşmanı
Sonuç olarak belirtmek isteriz ki, alerjik hastalıklardan korunmak için bebeğin doğum tarihinin ya da doğum şeklinin saptanmasının yanı sıra önemli olan bir diğer nokta da, doğum öncesi ve sonrası dönemde sigara dumanına maruz kalınmamasıdır. Bebekliklerinde sigara dumanına maruz kalan çocukların ilerleyen yaşlarda, çok daha sıklıkla alerjik hastalıklara ve astıma yakalanabildikleri gösterilmiştir. Astımın da, diğer alerjik hastalıkların da birden fazla faktörün etkisiyle (genetik, çevre koşulları vb) geliştiği unutulmamalıdır.
Uz. Dr. İlkay Keskinel'in verdiği bilgilere göre, doğumdan itibaren maruz kalınan alerjenler, eğer çocukta alerjik bir genetik alt yapı varsa, ileri yaşlarda nelere karşı alerji gelişeceğini belirler. Örneğin rutubetli bir evde çok yoğun küf mantarına maruz kalan ve alerjik aileden gelen bir bebeğin, ilerleyen zamanda küf alerjisi geliştirmesi beklenebilir. “Ne kadar koruyabiliriz ki, bırakalım çocuklar bu maddelere alışsın” yaklaşımı, ne yazık ki alerjenler için geçerli değildir.
Vatan'da yer alan habere göre, bazı solunum yolu virüs enfeksiyonları dışında kalan enfeksiyonlara erken yaşlarda maruziyetin ise tam tersine alerji açısından koruyucu olabileceği düşünülmektedir. Son yıllarda geçerli olan bu görüşe, “hijyen hipotezi” adı verilmektedir. Buna göre, mikroptan fazlasıyla arındırılmış, aşırı hijyenik ortamlarda büyüyen çocuklarda alerji ve astım riski artabilmektedir.
Risk Doğum Ayına Göre Değişiyor
Alerjenlere sürekli maruz kalmanın kişinin o maddelere karşı duyarlı olmasına neden olduğu gerçeğine dayanarak yapılan çalışmalarda, doğum tarihinin alerjik hastalıklarla ilişkili olabileceği gösterilmiştir. Buna neden, bebeklerin doğduklara aylara göre karşılaştıkları alerjen cinslerinin farklı olmasıdır.
Hangi Çocuklar Risk Altında?
Mevsimsel polenlerin en yoğun olduğu ve daha çok açık havada zaman geçirdiğimiz ilkbahar ve yaz aylarında doğanların, mevsimsel alerjik rinit (saman nezlesi) açısından daha büyük risk altında oldukları bilinmektedir. Örneğin, Mart ve Nisan aylarında doğanlarda huş polenine bağlı olarak huş ağacı alerjisi riski daha fazladır. Polenler, her ne kadar bitkinin cinsine göre, Şubat ayından Kasım sonuna kadar yayılabilse de, saman nezlesi olanlarda, daha çok ilkbaharda yakınmalara neden olurlar.
Sonbaharda Doğanlar...
Sonbahar aylarında doğanlarda ise, ev tozu akarı alerjisi daha sıktır. Buna neden olarak, iç ortamda daha uzun süre kalınması gösterilebilir. Ek olarak, nemli sonbahar günleri, akarların üremesi için zemin hazırlamaktadır. “Ev tozu” ile kast edilen, evlerde gördüğümüz “toz” değil, çıplak gözle görülemeyen çok küçük canlılardır. Bu canlıların dışkıları alerjiye sebep olmaktadır.
Eylül-Şubat Arasında Doğanlar...
Yine, iç ortamda çokça vakit geçirilen Eylül ve Şubat ayları arasında doğan bebeklerin yaz ve bahar aylarında doğan bebeklere göre besinlere ve hayvan tüylerine karşı alerji geliştirme olasılığı daha fazladır. Ayrıca, yaz aylarında ve sonbaharda doğan bebeklerin astıma yakalanma riski daha yüksek bulunmuştur.
Sezeryenle Dünyaya Gelen Bebekler...
Bunların dışında, sezaryenle doğan bebeklerin de normal yolla doğan bebeklere göre ileriki yaşlarda astım geliştirme riski artmaktadır. Normal doğum sırasında, annenin doğum kanalından geçen bebek, bağırsaklarına yerleşecek faydalı mikroplarla tanışmaktadır. Bu mikroplar, yeni doğan bebeğin bağışıklık sistemini sağlıklı bir biçimde uyarmaktadır. Oysa sezaryenle doğan bebeklerde, bu faydalı mikroplar yerine ciltte yaşayan mikroplara vb. maruziyet, bağışıklık sisteminin bu ilk gelişim noktasında bir sapmaya neden olmaktadır.
Sigara Dumanı da Çocuk Sağlığının Baş Düşmanı
Sonuç olarak belirtmek isteriz ki, alerjik hastalıklardan korunmak için bebeğin doğum tarihinin ya da doğum şeklinin saptanmasının yanı sıra önemli olan bir diğer nokta da, doğum öncesi ve sonrası dönemde sigara dumanına maruz kalınmamasıdır. Bebekliklerinde sigara dumanına maruz kalan çocukların ilerleyen yaşlarda, çok daha sıklıkla alerjik hastalıklara ve astıma yakalanabildikleri gösterilmiştir. Astımın da, diğer alerjik hastalıkların da birden fazla faktörün etkisiyle (genetik, çevre koşulları vb) geliştiği unutulmamalıdır.
Destekleriniz ve eleştirilerinizi için lütfen yorum yazınız. Teşekkürler.